Opioid Tipi Bağımlılık

Opioid tipi bağımlılık, kullanılan maddelerin gastrointestinal sistemdeki opioid reseptörlerine bağlanması dolayısı ile bu ismi almıştır (Çakıcı, Damla ve Gökyiğit, 2019).

Temele baktığımızda bütün bağımlılıkların sebep olduğu süreçler ve koşulları birbirlerine benzerlik gösterir. Alkol bağımlılığından internet bağımlılığına kadar birçoğunun insan yaşantısını benzer yönlerde etkilediğini gözlemleyebiliriz. Bu yazı da opioid bağımlılığının sosyal ilişkilere verdiği zararlardan, aile düzeni ile olan ilişkisinden ve tedavi süreçlerinden bahsedeceğim. Opioid tipi bağımlılık, kullanılan maddelerin gastrointestinal sistemdeki opioid reseptörlerine bağlanması dolayısı ile bu ismi almıştır (Çakıcı, Damla ve Gökyiğit, 2019).

İçerikte bulunan bilgiler ve bulgular hem Balıklı Rum Hastanesi psikiyatri servisi hem de Moodist Hastanesi psikiyatri servisi gözlemlerime dayanarak sunulmuştur.

Bağımlılığa Davranışsal Yaklaşım

Bağımlı olan her bireyin başlangıç seviyesindeki güdüsü farklı olabilir fakat bu kişiler arasında birçoğu stresten, kaygılarından ve yaşadıkları acılardan uzaklaşmak veya etkilerini azaltmak için kendilerine bir çıkış yolu arıyorlardır. Kimisi ise daha pozitif duygular hissedebilmek için bağımlılığa ilk adımı atar. Çevrenin üzerlerinde oluşturduğu etki de bu konuda oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu etki; kişinin çevresinden onay alma isteği ile ortaya çıkar (Bechara ve ark., 2019).

Madde kullanımı kişi için birçok olumsuz sonuçlar doğurabilir. Opioid bağımlısı olan bireylerin sosyal yetenekleri bozulma gösterir. Yakın çevresi ile olan ilişkisi zaman içerisinde olumsuz yönde ilerler. Arkadaş çevresi ise bağımlılığın gösterdiği yöne doğru hızlıca değişiklik gösterir. Opioid bağımlılığın bir diğer yan etkisi de, bağımlılığın getirmiş olduğu fiziksel ağrılardır. Bağımlı birey kullanımı bıraktığında yoksunluk deneyimi yaşar. Yoksunluk, kişinin madde kullanım eksikliğinde vücudunda oluşan fiziksel tepkilerdir (Cappel ve ark., 1987). Özellikle eroin kullanımı çok kısa sürede kişiyi bağımlı hale getirir, 2. veya 3. kullanımdan sonra birey fiziksel ağrıları yaşamaya başlaması muhtemeldir. Kemik ağrısı, göz yaşarması, sürekli hapşırma, üşüme, ayaklarda ağrılar görünür. Bu rahatsızlıkların giderilmesi için kişi tekrar madde kullanımına ihtiyaç duyar. Meydana gelen bu biyolojik etkilerden ötürü hasta bu bağımlılıktan kurtulmakta bir hayli zorlanır ve medikal tedavi gerekli hale gelir.

Genetik faktörlerden ötürü herhangi bir psikotik rahatsızlığa yatkın olan bireylerin, yatkınlık gösterdikleri rahatsızlık madde kullanımı ile birlikte gün yüzüne çıkabilir (Scherrer ve ark., 2016). Örneğin, Şizofreni genetik özellik taşıyan psikotik rahatsızlıklardan biridir ve madde kullanımına bağlı olarak ortaya çıkma durumu oldukça fazladır (Li, Chen ve DeLisi, 2020). Yine uzun süreli madde kullanımı olan bireylerde paranoid düşüncelerin arttığı gözlenebilir.

Bağımlılığın Alışkanlık Haline Gelmesi

Hayatımızda birçok öğrenimi çevresel faktörlerin uyarması ve bu durumlara verdiğimiz tepkiler ile ediniyoruz. Klasik koşullanma madde kullanımı ile ilgili durumlarda da gözlenebiliyor. Gökyüzünde oluşan ışığın ardından yıldırım sesi bekleriz. Bunun sebebi bu zamana kadar birbirini takip etmelerinden kaynaklıdır. Tekrara dayalı oluşan uyarımlar ve sonucunda sürekli veya çoğunlukla aynı tepkiyi görmemiz davranışsal olarak öğrenmemizi sağlar. Bağımlılık ile ilişkilendirilerek bakılırsa, bir olgu bağımlılık olarak değerlendirilirken aynı zamanda herhangi bir işlevinden ötürü daha iyi hissettirdiği düşüncesi de kabul edilir. İnternet bağımlılığını örnek alalım, birçoğumuz vaktimizin büyük bir kısmını bulunduğumuz zamanın da şartları ile internet üzerinde geçiriyoruz. Kimimiz bu durumu üst seviyelere taşıyor ve hayatının önemli bir parçası haline getiriyor. Buradaki öğrenme durumu ise internet kullanımını eğlence veya rahatlama hissinin takip etmesidir (Caponnetto, Triscari ve Maglia, 2020). Bu uyaran ve tepki takibinin ardından kullanım alışkanlık haline getirilir.

Opioid bağımlılıkta da durum çok farklı değil. Kişi yaşadığı kaygılardan, stres etkenlerinden, üzüntülerinden uzaklaşmak için madde kullanımında bulunuyor ve karşılığında kendisini olumsuz yönde etkileyen bütün olası durumlara karşı deyimi yerindeyse hissizleşiyor. Bu da bir nevi ödül sistemi gibi algılanabiliyor. Ancak bu ödül hissi de uzun sürmüyor. Vücut maddeye olan toleransında değişiklikler gösteriyor ve kullanım miktarında sürekli olarak artışa ihtiyaç duyuyor. Önceleri kötü durum ve duygulardan uzaklaştıran madde kısa bir zaman içerisinde yokluğunda kendini aratan, kullanılmadığında kişiye ağrı ve yoksunluk sebebi ile rahatsızlık veren bir hale bürünüyor. Kullanılan madde bir süre sonra kişinin yoksunluk etkilerinden kurtulması için var olan bir ilaç haline geliyor. 

Karşıt Süreç Teorisi

Teori (Solomon & Corbit, 1973) kısaca bize beynimizde bulunan iki işlevin kullanımının devam etmesi ile birlikte yer değiştirdiğini gösteriyor. Bu yer değişikliğini şu şekilde açıklayabiliriz: Bir duyguyu ortaya çıkarmak için zıt bir duyguyu bastırıyoruz ve bastırdığımız duygu denge sağlanması açısından tetiklenerek bir süre sonra açığa çıkıyor. Örneğin, bir başarıdan ötürü ödül aldığımızda bu duruma o an çok sevinmemiz doğaldır fakat ödülü aldıktan bir süre sonra içimizde bir huzursuzluk hissedebiliriz (Cafasso, 2018). Bu hissettiğimiz ikincil duygu bir zaman sonra birincil duygu haline gelebilir.

Durumu madde kullanımı için uyarlayalım. Kullanılan doza bağlı olarak maddenin keyif ve rahatlama hissi vermesi ile ödül merkezimizi aktive etmesi durumuna A süreci diyelim. Maddenin etkisi azaldıkça ortaya çıkan olumsuz etkilere ise (Ağrı, stres, kaygı vb.) B süreci diyelim. Bu durumda A sürecinin etkisi azalmaya başladıkça B sürecinin ortaya çıkması tetiklenir. Bu noktada Tolerans, devamlı olarak aynı dozda veya çoklukta kullanılan maddenin yetersiz gelmesine neden olarak bireyi kullanım miktarını arttırmaya sürükler. Farklı bir açıklama ise madde kullanımı ile beynin yüksek düzey dopamin salınımına maruz bırakılması dolayısıyla tolerans mekanizmasının değişmesini vurgular (Koob ve Le Moal, 1997; George et al., 2012). Madde kullanımından kişi uzak durduğu sürece B sürecinin yani ikincil duyguların zaman içerisinde azalmasına sebep olur. Tolerans seviyesi de zamanla normal düzeye çekilmeye başlar. 

İlgini çekebilir:  Kaygı Bozukluğuna Karşı Eylem Stratejileri

Bireyin Gelişim Süreci ile Bağımlılık Arasındaki İlişki

Hayatın en önemli özelliklerinden birisi ise dinamik bir yapıya sahip olmasıdır. Bizi biz yapan, şuan da olduğumuz kişi olmamızın en büyük etkisi bu yapıdır. Doğduğumuz günden bugüne kadar içerisinde bulunduğumuz her bir durum biz farkında olalım veya olmayalım kişiliğimize, alışkanlıklarımıza ve özellikle davranışlarımıza direkt olarak etki eder. 17. Yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan John Locke (1698) teorisinde, dünyaya geldiğimizde bembeyaz bir sayfa olarak geliriz ve yaşadığımız her tecrübe, içerisinde bulunduğumuz her durum, aile yaşantımız, sosyal çevremiz vb. bu sayfaya birer leke bırakır, der. Bu teoriden yola çıkarak bireylerin aile içerisinde yeterli duygusal destek alamamaları gibi olumsuz ailevi süreçlerin bağımlı olma riskini arttırabileceğini düşünebiliriz (Ceric, 1986). 

Özellikle ebeveynler arası ilişkinin bozuk olduğu aile içerisinde yetişen veya ebeveynlerini çok nadir gören bireyler madde bağımlılığına daha meyillidir (Buljan, 2010). Bunların yanı sıra, gelişim sürecindeki çocuklarına fazla müdahale eden ve çocukların kendi kararlarını almasına izin vermeyen aileler, çocuklarında öz güven eksikliği, aileye fazla bağımlılık, yüksek kaygı görülmesine neden olabilir (Efendic-Spahic, 2009).

Aile ilişkilerinde babanın üstlendiği rol de önemlidir. Çocukluk döneminde babanın var olması ve çocuğun hayatının bir parçası olması gelişimi ve psikolojiyi pozitif yönde etkiler.

Sonuç

Bağımlılıkların sosyal yaşantı, aile ilişkileri, bireysel gelişim, akademik başarılar gibi birçok olguya direkt olarak etkisi vardır. Bireyleri bağımlılığa sürükleyen durum yaşanılan kötü tecrübeler, kaygılar, stres, olumsuz duygular ya da çevrenin onayını alma isteği olabilir. Opioid bağımlılığı çok hızlı gelişen bir süreçtir. Kısa zamanda kişiyi fizyolojik olarak da etkisi altına alarak hayatının bir parçası olur. Kullanım eksikliğinde yaşanan fiziksel ağrılar ve kullanım süresince geliştirilen alışkanlık tedavi sürecini zorlaştırır. Bu nedenle Opioid bağımlılığın iyileşme sürecinde medikal tedavi ve tedavi sonrası profesyonel destek alınması oldukça önemlidir.

EK OKUMALAR

Bağımlı mıyız?

Madde Kullanım Bozuklukları

Kaynakça
  • Bechara, A., Berridge, K. C., Bickel, W. K., Morón, J. A., Williams, S. B., & Stein, J. S. (2019). A neurobehavioral approach to addiction: implications for the opioid epidemic and the psychology of addiction. Psychological Science in the Public Interest20(2), 96-127.
  • Buljan D: Prevention, recognition and treatment of addiction: effects of addictive substances on the brain and behavior. Center for the Study and combat alcoholism and other addictions,    University Hospital “Sisters of Mercy”, Department of Psychiatry, Zagreb, 2010.
  • Cappell, H., Busto, U., Kay, G., Naranjo, C. A., Sellers, E. M., & Sanchez-Craig, M. (1987). Drug deprivation and reinforcement by diazepam in a dependent population. Psychopharmacology91(2), 154-160.
  • Caponnetto, P., Triscari, C., & Maglia, M. (2020). Living Fatherhood in Adults Addicted to Substances: A Qualitative Study of Fathers in Psycho-Rehabilitative Drug Addiction Treatment for Heroin and Cocaine. International Journal of Environmental Research and Public Health17(3), 1051.
  • Cerić I: Drug addiction. In: Kecmanović D: Psychiatry, (p.724). Medical books, Belgrade – Zagreb, 1986.
  • Çakıcı, M., Damla, A. R. A. Z., & Gökyiğit, A. Opioid Bağımlılığının Tedavisinde Metadon ve Buprenorfin’in Etkinliği: Hangisini Kullanalım?. Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi1(3), 194-199.
  • Efendić Spahić-T: Personality traits of parents as determinants of perception of quality of family interactions by their children and adolescents. Doctoral dissertation, Sarajevo, 2009.
  • George, O., Le Moal, M., & Koob, G. F. (2012). Allostasis and addiction: Role of the dopamine and corticotropin-releasing factor systems. Physiology & Behavior, 106, 58–64. doi:10.1016/j.physbeh.2011.11.004
  • Jacquelyn Cafasso (2018). Opponent Process Theory. Erişim adresi https://www.healthline.com/health/opponent-process-theory
  • Li, K. J., Chen, A., & DeLisi, L. E. (2020). Opioid use and schizophrenia. Current opinion in psychiatry33(3), 219-224.
  • Locke, J. (1987). An essay concerning human understanding: book II. London: T. Basset.
  • Mirković-Hajdukov, M., Spahić, T. E., Softić, R., Bećirović, E., & Šimić, J. (2017). Family atmosphere and relationships as predictors of heroin addiction. Psychiatria Danubina29(2), 129-33.
  • Moustafa, A. A., Tindle, R., Cashel, S., Parkes, D., Mohamed, E., & Hamza, E. A. (2020). Bidirectional relationship between heroin addiction and depression: Behavioural and neural studies. Current Psychology, 1-17.
  • Scherrer, J. F., Salas, J., Copeland, L. A., Stock, E. M., Schneider, F. D., Sullivan, M., … & Lustman, P. J. (2016). Increased risk of depression recurrence after initiation of prescription opioids in noncancer pain patients. The Journal of Pain17(4), 473-482.
  • Solomon, R. L., & Corbit, J. D. (1973). An opponent-process theory of motivation. II. Cigarette addiction. Journal of Abnormal Psychology, 81, 158–171.

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Ezgi Büşra Akgöz tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Bir yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir