Kaos teorisi ile ilişkili Kelebek Etkisi yazımın son paragrafının bu yazı için güzel bir giriş olacağını düşünerek ekliyorum:
Kaos Teorisine baktığımızda, evrendeki düzensizliğin bile aslında bir düzeni olduğunu anlarız. Tüm karmaşa ve kaos en temeldeki küçük olaylardan ve olayların oluş sırasından meydana gelmiştir, yani karmaşadan oluşan düzen içinden çıkılmaz değildir. İbn-i Heysem’in “Evren değişimlere rağmen bir düzen, ayrıntılara rağmen bir ahenk içerir.” sözü konunun güzel bir özeti niteliğindedir (‘’Kelebek Etkisi’’, 2017).
Kelebek Etkisi Kaos teorisinin alt başlıklarından birisidir. Kaos teorisindeki “Başlangıç̧ durumuna hassas bağımlılık” ilkesi ‘’Kelebek Etkisi’’ ile simgeleşmiştir. Kısaca sistemin başlangıcındaki anlık değişmelerin, uzun dönemde önemli değişikliklere yol açması olarak tanımlanan bu etki kaos sürecinin başlangıcı olarak yorumlanabilir.
Yaygın olarak bilinen bir örnek verebiliriz:
“Bir çivi kaybolduğu için bir nal kayboldu,
Bir nal kaybolduğu için bir at kayboldu,
Bir at kaybolduğu için bir atlı kayboldu,
Bir atlı kaybolduğu için bir haber kayboldu,
Bir haber kaybolduğu için bir savaş kaybedildi,
Ve bir savaş kaybedildiği için bir krallık yok oldu.”
Kaos
Kaos terimi ilk olarak Henri Poincare tarafından kullanılmıştır. Poincare, güneş sisteminin kararlılığıyla ilgili çalışmaları için çözümün başlangıç koşullarına hassas bir şekilde bağımlı olduğunu söylemiştir. Başlangıç koşullarının asla tam olarak saptanamayacağını belirtmiştir. Bunu da kaos olarak tanımlamıştır (Ertürk, 2012). Kaos bugün sözlük anlamı olarak ‘’Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu” şeklinde tanımlanır (Türk Dil Kurumu [TDK], b.t.).
Gleick(2000) kaosu, küçük veya büyük dış etkenlerin etkilerine açık, istikrarsız, öngörülemez ve kontrol edilemeyen durumlar olarak ifade etmiştir. Kaos teorisi ilk önce matematiksel kaosu incelemek amacıyla ortaya çıksa da bugün ‘’beklenmeyen’’ ile ilgili değerlendirme yapabilmemize olanak tanır. Hava durumu, borsa, sosyal bilimler gibi doğrusal olmayan sistemlerle ilişkili yorumlamalar yapabilmemizi sağlayan bu teorinin bu yazıda sosyal bilimler ile ilişkisi üzerinde daha çok duracağız.
Doğrusal Olmayan Olaylar
Doğrusal olmayan bilim olayları doğrusal bilimin öngördüğü şekilde neden-sonuç ilişkisi içinde ele alınmaz. Bu sistemlerde olaylar dinamiktir. Lindsay (1991), amaç doğal davranışı gözlemek olduğunda, doğrusal olmayan sistemlerin daha iyi işlediğine değinmiştir. Lindsay’e hak verebiliriz çünkü doğal sistemleri sabit bir düzenlilik ile açıklayabilmek söz konusu olsaydı, var olan değişim ve hareketi tanımlayabilmek mümkün olmazdı. Yani Kaos, doğal yaşamda var olan dinamiklik için ön koşuldur (Uçar,2015).
Doğrusal sistemlerde sonuç öngörülebilir, kabaca ‘’x değeri biliniyorsa y değeri bulunabilir’’ ancak gerçek dünya da ölçümler ne kadar özenle yapılırsa yapılsın başlangıç koşullarına göre öngörülmez bir netice mutlaka vardır. Yani sonucu hiçbir şekilde tam olarak saptayamayacağımız bu sistemde gerçekleştirdiğimiz tüm eylemler ulaşılacak sonucu şekillendirir. İnsanın bilinçli davranışı bu noktada ciddi değer kazanır çünkü sonucu öngöremeyiz ama küçük bir davranışımızla bile etkileriz.
Person of Interest isimli dizi de satranç ile ilgili olarak geçen bir replik bu paragraf için oldukça bağlayıcı olacaktır: ” ..İlk hamle korkutucu olabilir, oyunun sonuna en uzak olduğun noktadır. Sen ve karşı taraf arasında sonsuz bir olasılık denizi vardır. Ama bu aynı zamanda bir hata yaparsan, neredeyse sonsuz sayıda çözüm yolu olduğu anlamına gelir..”
Burada sonucun parçaların toplamı olduğu fikri anlaşılmamalıdır. Karmaşık sistemlerin sonuçları genellikle parçaların toplamından daha büyüktür (Resnicow ve Vaughan, 2006).
Milyonlarca ihtimal içerisinde ulaştığımız sonuç öngörülmez olmasına rağmen düzenli bir örüntünün sonucudur. Yani kaos olarak isimlendirdiğimiz bu düzensizlik rastgele değildir aksine kendi içinde bir düzeni vardır. Örneğin bu tip sistemler geçmişteki davranışlarını asla tekrarlamaz (Smith, 2005). Bu durum da kendi başına bir düzeni ifade eder. Zaten teorinin kendisi de düzensizliğin içindeki düzeni araştırır.

İnsan ve Kaos
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her türlü olay, devamlı olarak hareket halinde ve değişim içinde görülmektedir. Dinamizmini hiç kaybetmeyen dünyayı, kesin ifadelerle anlamlandırmak oldukça zordur (Ural, 2004). Bu nokta da kaos teorisi ve sosyal bilimler kesişir. Kaos kuramı, fizik bilimindeki belirsizlik ilkesinin, sosyal bilimlerdeki şeklidir (Gleick, 2000).
Dünyadaki doğal olayları gözlemleyip düşündüğümüzde doğrusallığa dair örneklerle karşılaşmak zordur. Çatlayan topraktan, kırılmış cam parçalarına kadar birçok çatallanmalarla, kırıklı ve karmaşık şekillerle karşılaşırız (Akçin ve Zengin, 2020). Ancak bu şekilleri yakından incelediğimizde tekrarlı örüntülerin varlığını da gözlemleyebiliriz. Bunlara ek olarak günlük yaşamda dikkatimizi hiç çekmeyen, tesadüfi görünen ama aslında sistemli bir düzenin parçası olan olaylar da, kaosu destekler niteliktedir (Aybala, 2018; akt. Akçin ve Zengin, 2020). Bu durumla ilgili Immanuel Kant sadece nedenini bilmediğimiz şeylere rastlantı dediğimiz fikrini öne sürmüştür. Poincare de ‘’Gözümüzden kaçan çok küçük bir neden, görmezden gelemeyeceğimiz bir etkiye yol açar ve biz bu etkinin rastlantı olduğunu sanarız’’ der (Ruelle, 1996).
Psikoloji gibi alanlar kaos kuramının, matematiksel ve grafiksel araçlarından ziyade kavramsal ve mecazi kullanımlarını içerir (Hudson, 2000). Bireyler bir araya geldiklerinde, başlangıçta düzensiz bir yığın halinde görünseler de bir süre sonra düzenli ilişkiler kurarlar. İnsan ilişkilerinde davranışı etkileyen birçok değişkenin bulunması da kaosun küçük büyük birçok etkenden etkilenmesiyle ilişkilidir. Sosyal bilimlerin temelinde görülen özne ve ilişkiye dair karmaşa da bu nokta da akıllara gelebilir.
Gestalt Psikolojisi ve Kaos
Kaos teorisinin temel prensipleri arasında yer alan ‘’Karmaşık sistemlerin sonuçları genellikle parçaların toplamından daha büyüktür.’’ ifadesi Gestalt Psikolojisiyle benzerlik gösterir. Gestalt psikolojisinin vurguladığı nokta zihnin algıladığı şeyleri bir bütün olarak görecek şekilde organize olduğudur. Gestalt kuramcılara göre; bütün, parçaların toplamından daha fazlasıdır ve birey bütünü ayrı parçalar halinde değil, parçalar arası dinamik ilişkilerin oluşturduğu bağımsız bir olgu olarak algılar. Kaos teorisinde de olayların sonuçlar üzerindeki etkisiyle ilgili yaklaşımlar bu ifadelere paraleldir. Teori, küçük veya büyük birçok etkenin sistemi etkilediğini ve etkilerden yola çıkarak hesaplayacak olsak bile öngöremeyeceğimiz sonuçlara ulaşacağımızı söyler.
Kaos, insanların algısındaki sınırlılıklarla da ilişkilidir. Hem başlangıç noktasındaki değişkenlere hem de sisteme sonradan etki eden diğer değişkenlere hassas bir şekilde bağımlı olan sistemi öngörebilmek için insanlığın tüm bu değişkenleri kapsayacak kadar kapsamlı bir analiz metoduna sahip olması gerekir. Bu da şu an için mümkün değildir. Kaos da bu noktada doğar (Ertürk, 2012).
Bununla ilgili Pierre Simon Laplace şunu savunmuştur: ‘’Eğer evrendeki tüm koşulları ve etkileri tam anlamıyla bilebilirsek, evrenin gelecekteki halini de bilebiliriz.’’ Bilebilir miyiz? Buna bugün kesin bir cevap verebilmek mümkün olmasa da var olan karmaşanın bir düzeni olduğundan eminiz.
Yazıyı Carl Gustav Jung‘un ilgili bir sözü ile bitiriyor ve yine yazı da bahsi geçen repliğin yer aldığı sahneyi de ekliyorum.
“Bütün kaosun içinde bir evren, bütün düzensizliğin içinde gizli bir düzen vardır.“
Kaynakça
- Akçin, M.E. ve Zengin, O. (2020). Düzensizliğin düzeni: kaos kuramı ve sosyal hizmet. Toplum ve Sosyal Hizmet, 31(3), 1307-1323.
- Biçici, F. (2016). Kaos Teorisi, Determinizm Ve Yeni Bilim Paradigması Sürecinde Sosyal Bilimler Ve Turizm Araştırmaları Açısından Önemi . Turizm Akademik Dergisi, 3 (1), 29-38 .
- Ertürk, A. (2012). Kaos Kuramı: Yönetim ve Eğitimdeki Yansımaları. Kastamonu Eğitim Dergisi, 20(3), 849-868. Erişim adresi https://dergipark.org.tr/tr/pub/kefdergi/issue/48698/619568
- Gleick, J. (2000). Kaos: Yeni Bir Bilim Teorisi, 9. Basım, Ankara: TÜBİTAK Yayınları.
- Gökmen, A. (2014). Kaos teorisi’nin genel bir değerlendirmesi. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,2 (2), 61-77.
- Hudson, C. G. (2000). At the Edge of Chaos: A New Paradigm for Social Work? Journal of Social Work Education, 36(2), 215-230.
- Lindsay, J. S. (1991). The “Chaos” pattem in Piaget’s theory of cognitive development. Boston, MA.
- Peter Smith, Explaining Chaos, Cambridge: Cambridge University Press, 2005. s. 4-11.
- Resnicow, K. ve Vaughan, R. (2006) A chaotic view of behavior change: a quantum leap for health promotion. International Journal of Behavioral Nutrition and Physical Activity, 3(25), 1-7.
- Ruelle,D. (2006). Rastlantı ve Kaos, Çev. Deniz Yurtören, Ankara: Tübitak Yayınları.
- Uçar, S. (2015). Kaos teorisine felsefi bir bakış. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, 293-307.
- Ural, Ş. (2004). ‘’Kozmozdan kaosa’’, Mantık, Matematik ve Felsefe II. Ulusal Sempozyumu. 21–24 Eylül 2004, Çanakkale, Türkiye.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Seda Soylu tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.