AI(Artificial Intelligence) Portrelerin Yükselişi

Avatar portreler bize güzellik algımız hakkında ne söylüyor? İçerik: Zehra İftirak & Berivan Kumral

Son dönemlerde yapay zeka (artificial intelligence) portre paylaşımlarının yükselişine şahit oluyoruz. Aslında, birçok avatar yapım uygulamasının yeni olmadığını biliyoruz. Bu tür avatar yapımları daha çok animasyon ve çizgi dizi yapımlarında kullanılmaktaydı. Ancak son dönemde avatar uygulamaları sosyal medyada paylaşım amaçlı bireysel kullanım açısından çokça rağbet gördü. Belli bir ücret karşılığında farklı türden avatar yapımları sunan mobil uygulamalar farklı tartışmaları da beraberinde getirmekte. Mobil uygulamalar aracılığı ile çok fazla yüz verisinin işlenmesiyle beraber ortaya çıkan güvenlik tehdidine dair birçok tartışma da söz konusu. Ayrıca avatar portrelerin sosyal medyada bu kadar onay görmesi ve beğenilmesi de dikkat çekici. Peki bu portreler bize güzellik algımız hakkında ne söylüyor?

Tarihsel olarak bakıldığında Antik Yunan’dan bu yana güzelliğe yapılan vurgunun şekil değiştirdiği görüyoruz. Antik Yunan’da ruhun güzelliği ile anlam bulan güzellik günümüzde bedene indirgenmiştir (Ozansoy, 2012). Yani güzellik göz aracılığı ile görülebilen bir nesne/gösterge haline gelmiştir. Seyretme edimi ise bir özneyi gerekli kılar. Bu açıdan tek başına güzellik kriterlerini sağlamış olmak da yeterli değildir. Aynı zamanda, güzelliğe dair bir geri dönüt verecek birileri de gerekir.

Berger (1956) “Görme Biçimleri” adlı kitabında Rönesans tablolarına göndermede bulunarak şu ifadeyi kullanır: “seyredilişini seyretme”. Aslında Berger bu durumu tablolarda merkezde yer alan kadın cinsiyeti için kullanır. Ancak bu durum, güzelliğin merkezde olduğu günümüzde, her iki cinsiyet için de geçerlidir. Yani seyirlik olma durumu her cinsiyet için de önemli bir kriter olmuştur (Deniz, 2019). Seyredilen konumda olmanın ve günümüzde bunu fotoğraflar aracılığı ile kalıcı hale getirmenin narsistik bir haz sağladığı söylenebilir. Freud ” Cinsellik Üzerine Üç Deneme” adlı kitabında güzellik ve estetiğin cinsel dürtüleri harekete geçiren birincil unsur olduğunu dile getirir ve birçok farklı türde kur yapma davranışlarının estetik olanla örtüştüğünü de ekler (Akt; Deniz, 2019).

Seyirlik Olmanın Hazzı Nereden Gelir?

Günümüzde olay/olguların tartışılabilmesi için oldukça fazla sosyal medya platformu bulunmakta. Doğal olarak bu sınırsız fikir alışverişinin bireyler üzerinde etkileri de oluyor. Farklı etkileşimler kurmamızı sağlayan ve görünürlük üzerine kurulu olan bu platformların bireyin eylemleri üzerinde de etkisi var. Söz konusu avatar görseller için, bireylerin buna yönelmesi aslında sosyal medyanın davranışsal yönelimlerimiz üzerindeki etkisi olarak yorumlanabilir.

Bu konuda 1950’li yıllarda Festinger tarafından oluşturulan Sosyal Karşılaştırma Kuramının bazı varsayımları oldukça açıklayıcı. Kurama göre, bireyin kendi duygu, düşünce, davranış, yetenek ve başarılarını değerlendirmesi temel ve insani bir ihtiyaçtır. Birey kendini karşılaştırmak için belirli standartlar bulamıyorsa sosyal karşılaştırmalar yoluyla bu ihtiyacını giderir. Bu davranışı sadece öz değerlendirme ihtiyacı ile değil aynı zamanda bulunduğu noktayı geliştirmek isteme, geçmişi değerlendirip gelecekte olacaklar için karşılaştırma yapma güdüsüyle sergiler.

Kişiler karşılaştırmalarını birçok konuda yaparlar. Sosyal statü, sahip olunan mal varlığı ya da başarılarımız karşılaştırma seçeneklerinin sadece birkaçıdır. Sosyal medyada ise en çok karşılaştırma yapılan konular bedensel özellik ve dış görünüm üzerinedir. Boy, kilo, uzunluk, zayıflık, incelik… Bununla kalmayıp, yüze yakışan kalıp bir burun, hatlar arasında orantılı bir uyum, çekik gözler, keskin bakışlar…

Festinger’in özünde toplumsal içerikler taşıyan kuramına göre bireyin toplumsal olanla uyumlu davranışlar göstermesi oldukça normal bir süreç. Dolayısıyla Festinger’in kuramı , halihazırda bir akım halini alan her kitlesel beğeninin birey tarafından benimseneceğini öngörebiliyor. Bizler yaptığımız sosyal kıyaslamalar sonucunda kendi beğeni ve davranışlarımızı karşı taraftan gelecek yargılara göre şekillendiriyoruz. Çünkü böylesi bir onaylanma ya da kabul bizi aslında bir grubun üyesi yapıyor. Grup üyeliği ise benliğimizin yapılanmasında etkili ve de dolaylı çıkarları beraberinde getiriyor. Üstelik onaylanmak, daha önce de bahsettiğimiz gibi içerisinde haz unsuru da barındırıyor. Böylelikle bireyin rahat, güvende ve daha mutlu hissettiği bir konfor alanı oluşturmuş oluyor. Kısacası, güzellik kavramı aslında beraberinde birçok uyarıcı ve davranışsal mekanizanın işleyişine katkı sunuyor.

Güzeli Güzel Yapan Nedir?

“Neye güzel deriz” sorusuna geçmişten bugüne çok farklı cevaplar verilmiş . Güzel olanı güzel yapan evrensel özelliklerin neler olduğuna, farklı disiplinlerden çokça cevap bulunabilir. Ama Amerikalı şair ve yazar Charles Bukowski’nin bu konuda söyledikleri düşündürücü. Sean Penn’in, Eylül 1987’de Charles Bukowski ile yaptığı röportajında Bukowski şöyle der: “Güzellik diye bir şey yok, özellikle insan yüzünde… fizyonomi dediğimiz şey. Hatlar arası uyum söz konusudur, matematikseldir. Burun fazla göze batmasın, yanlar modaya uygun olsun, kulak memeleri fazla iri olmasın, saçlar uzun. Genellemelerden oluşmuş bir serap. Kimileri bazı yüzleri harikulade bulur, ama gerçekte değillerdir. Sıfıra eşitlenmiş cebirsel bir denklem. “Gerçek güzellik”, tabii ki, kişilikte yatar. Kaşların biçiminde değil. Pek çok kadın bana beni harikulade bulduklarını söylemiştir. Oysa benim yüzüme bakmak bir kase çorbaya bakmaktan farksızdır“.

Bukowski’nin aslında tam olarak bize dayatılan güzellik anlayışından bahsediyor. Güzel olan özünde daha eşit, daha geometrik ve daha dengeli hatları olan simadır. Bukowski’ nin dış güzelliğe ,seyredilebilir ve daha önce de bahsettiğimiz gibi seyredilene haz veren güzelliğe, matematiksel bir anlam vermesi bu açıdan dikkat çekici. Çünkü Bukowski, bir edebiyatçı olmasına rağmen bugün tam da AI(Artificial Intelligence) teknolojisinin temelinde yatan mantığa göndermede bulunmuş.

Algoritmalar

Kullandığımız avatar portre programlarının temel mantığı, tam da Bukowski’nin dediği gibi sıfıra indirgenmiş algoritmalardır. Marquardt Beauty Analysis (MBA) programı da bilgisayar aracılığı ile birçok yüz verisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bir sistemdir ve bize güzelliğin temel belirteçlerini vermek noktasında kullanılır. MBA altyapısında bulunan yüz verileri sayesinde bize yüzdeki harmoninin bir ortalamasını verebiliyor.

Bu alanda yapılan bir çok çalışma da halihazırda simetrik bir yüz algoritmasına sahip olanların daha güzel olarak yorumlandığını gösteriyor. Hatta evrimsel çalışmalara göre bu simetri öyle etkili ki, eş seçimlerimizin de önemli bir parçası. (Bkz. : Evrimsel Psikoloji Eş Seçimlerimiz Hakkında Ne Diyor?). Schackelford ve Larsen 1997’de yayınladıkları ” Facial asymmetry as an indicator of psychological, emotional, and physiological distress” adlı çalışmaları, yüz hatlarındaki simetrinin aslında birçok ipucu taşıdığını gösteriyor. Yapılan çalışmalarla bilateral simetrinin kişinin sağlıklılığı, cinsel tercih edilirliği ve çekiciliği üzerinde birçok etkisi bulunmuştur. Halihazırda türlerin eş seçme davranışaları da popülasyondaki en iyi dış görünüşe sahip olanla eşleşmek üzerine kurulmuştur . Örneğin; tavus kuşları için daha parlak tüyler parazitlerden arınıklığı işaret eder. Bizlerin de evrimsel mekanizmalarının daha estetik olanı seçmeye ve beğenmeye eğilimli olması bu açıdan normaldir.

Sonuç

Toparlamak gerekirse, söz konusu güzellik olunca, güzelliği ölçebileceğimiz birçok araç mevcut. Mevcut araçların da temelinde yatan ölçütler bariz. Yeni avatar portrelerin dönüşüm yaparken kullandıkları algoritmalar da tam olarak yüzün daha eşit ve orantılı görünmesini sağlayan ölçütler. Bununla birlikte abartılı pürüzsüz ciltler ve ışıltılı renkler de işin içine giriyor tabii. Kısacası amaç sosyal medyada güzel olarak yorumlanan portreler oluşturmak. Güzel olarak yorumlanıp beğeni aldıkça da daha fazla kitleye ulaşan avatar portre uygulamaları aslında bu şekilde bir tüketim ürünü halini alıyor. Avatarlar da bu tüketim zincirinin bir akım versiyonu. Güzellik kavramındaki değişim yerini hatları belirlenmiş bir güzelliğe bırakmış durumda. Üstelik avatarlar herkese kalıp bir güzellik sunmakla beraber seyredilmenin getirdiği bir haz örüntüsü de vadediyor.

Avatar uygulamalarının çalışma mantığı, neden avatarları daha çok sevdiğimiz sorusuna cevap veriyor. Ancak sanal ortamdaki veri hırsızlığı riskine rağmen yüzümüzü mobil uygulamalarda kullanmamızın önüne geçmiyor. Birçok insan bu portreleri güzel buluyor ve insanlar toplumdaki yaygın akımlara kapılmaya devam edecek gibi görünüyor.

İçerik: Zehra İftirak & Berivan Kumral

KAYNAKÇA

Berger, J. (1986). Görme Biçimleri. Çev. Y. Salman, İstanbul: Metis Yayınları.

Deniz, D. (2019). Güzellik Kaygısı . Aydın İnsan ve Toplum Dergisi , 5 (1) , 1-8 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/aitdergi/issue/45818/578336

Shackelford, T. K., & Larsen, R. J. (1997). Facial Asymmetry As An Indicator of Psychological, Emotional, and Physiological Distress. Journal of Personality and Social Psychology, 72(2), 456–466. doi:10.1037/0022-3514.72.2.456 

Ozansoy, N. (2012). Tüketim Toplumunda Güzellik İmajının Üretimi. Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Uygulamalı Sosyoloji Bilim Dalı

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

 

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir