Parmaklarını çelikten bir inatla kavrar hayat ve depresyon dünyayı kendi çıkmaz sokaklarından ibaret sanmaktır biraz. Tünelin sonundaki ışığı reddetmektir, yaşanan kayıpların kapı ardında duran, zor zamanların kuyruğudur depresyon…
Toplumun geneline bakıldığında en yaygın psikolojik rahatsızlıklardan biri olan depresyonu ele almak, bir toplumu ele almaktır çünkü depresyonu, depresif duygu durumunu çoğumuz hayatımızın belli bir noktasında deneyimleriz. Hepimizin kendini çok kötü hissettiği ya da dibe vurmuş gibi hissettiği anlar mutlaka olur. Ancak gerçek anlamda depresyon bunların hiçbirini karşılamaz. Belirtiler gün boyu sürebilir, 2 hafta boyunca devam eder ve işlevselliği olumsuz etkilerse bu durumu depresyon olarak adlandırabiliriz.
Halk arasında bilinen en temel belirti hiçbir şeyden zevk alamamadır. Ek olarak bireyin eskiden hoşlandığı şeylerden şimdi hoşlanmaması, mutluluk duygusunu ve yaşama sevincini hissedememesi gibi durumlarla ilişkilendirilir. Depresif bir bozukluk geliştiren insanların akıllarından sürekli kendilerini suçlayan düşünceler geçer. Yine bu bireyler kusurları ve eksiklikleri üzerinde daha fazla odaklanma eğilimindedirler. Sanki dünyaya simsiyah bir güneş gözlüğüyle bakıyormuş gibi karamsar ve umutsuzdurlar (Kring & Johnson, 2017).
Depresyonu Anlamak: Araştırma Verileri
Depresyondaki kişi kendisinin de açıklayamadığı bazı inanç ve kurallara sahiptir. Kişi, tutum ve davranışlarını bu kurallara dayandırır. Örneğin, eşi veya sevgilisi ona iltifat etmezse “artık beni beğenmiyor, beni kimse sevmiyor, değersizim” düşüncesi oluşabilir. Kişi dile getirmese de bu düşünceyi benimser ve kabul eder (Kring & Johnson, 2017).
Depresyonun sadece düşünce ve tutumlarımıza etkisi yoktur, fiziksel etkileri de mevcuttur. Bu etkilere bakacak olursak: bitkinlik ve düşük enerjiye ek olarak fiziksel ağrı ve acılara neden olur. Birey kendisini aşırı yorgun hisseder, zor uykuya dalar, tabiri caizse elini kolunu dahi kaldıracak hali yoktur (Kring & Johnson, 2017). Yazar William Styron, kendi depresyonunu şöyle betimler: “Diğerleri gibi ben de her zaman kendimi derin bir depresyonda gibi hissettim, ancak bu onlar gibi benim için de yeni bir deneyim gibiydi. Bir hayal kırıklığı vardı, şimdiye kadar bildiğimin ve hayal ettiğimin ötesinde ruhumda bir felç vardı.”
Depresyonu Bedenselleştirmek
Depresyonda yaşanan yoğun duyguları anlayamamak, anlatamamak ve anlatmayı reddetmek de duyguların dışa vurulamadığı için sorunun bedenselleştirilmesine sebep olur. Araştırma sonuçları depresyon vakalarında somatizasyon (bedenselleştirme) oranlarının yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum duyguları tanımlamada zorluk yaşama, duygularını ifade edecek sözcük bulamama ile karakterize olan alektisimi ile ilişkilidir. Hatta alektisimi ve depresyonun aynı anda görüldüğü vakalarda somatizasyon oranının da yüksek olduğu araştırma sonuçlarından biridir. Yani hem depresyonda olan hem de duygularını anlamakta zorluk çeken insanlar sorunları daha çok bedenselleştirir. Sorunu bedenselleştirmek, örneğin üzgünlüğün yarattığı karın ağrısı gibi durumlar, çocukluk çağında yaşanan örseleyici yaşantılarla, gelişim dönemlerindeki saplanmalarla, yanlış savunma mekanizmalarını kullanmayla ilişkilidir (Aydın ve ark., 2013).
Depresyonda Vitaminlerin ve Hormonların Önemi
Depresyona farklı perspektiflerden bakan birçok araştırma sonuçlarına yer vermişken, ilgi çekici bir araştırma da şu şekildedir: Bu araştırma depresyonun vitaminlerle ilişkisini araştırmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre ise depresyon ve diğer mental bozuklukları olan bireylerde D vitamini düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiş. Bu araştırma depresyon tedavisinde D vitamini desteğinin potansiyel yararlı etkileri olabileceğine dikkati çekmektedir (Ersoy ve Ersoy, 2017).
Depresyonun vücudumuzdaki sonuçları sadece fiziksel acı ve ağrı veya somatizasyon değildir. Birtakım hormonal değişikliklere de sebep olur. Genel olarak bu konudaki çalışmalar depresyonlu erkeklerde testosteron düzeylerinin düştüğünü göstermektedir. Şiddetli ve tedaviye dirençli depresyonu olanların ise normal erkeklere göre çok daha düşük testosteron düzeylerine sahip olduğu bildirilmiştir (Kartalcı, 2010).
Sonuç
Psikolojik ve fizyolojik birçok olumsuz etkisi ve sonucu varken depresyonu sadece anlık veya günlük bir ruh haline indirgemek hiç de uygun olmaz. Bu konuda halk arasındaki yanlış kanıların yıkılması gerektiği de bir gerçektir. Depresyon içine koyduğumuz her türlü etiketten daha büyüktür. Şüphesiz ki herkesin depresyon deneyimi zor, eşsiz ve birbiriyle karşılaştırılamayacak kadar farklıdır.
Kaynakça
Aydin, A., Selvi, Y., & Güzel Özdemir, P. (2013). Depresyon Hastalarında Aleksitiminin Bedenselleştirme ve Uyku Kalitesi Üzerine Etkisi. Archives of Neuropsychiatry/Nöropsikiatri Arşivi, 50(1).
Ersoy, N. & Ersoy, G. (2017). Vitamin D deficiency and Depression: What Can We Do? Hacettepe University Faculty of Health Sciences Journal, 4 (3), 1-14. DOI: 10.21020/husbfd.304137
Kartalcı, Ş. (2010). Testosteron ve depresyon. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2(4), 457-472.
Kring, M. A. & Johnson, L. M. (2017). Anormal Psikolojisi. Ankara: Nobel Yayınları. 12. Basımdan çeviri. Çeviren: Muzaffer Şahin
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Şevval Kınay tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.