İnsanların sezgilerinin aksine, mutluluk rastlantıdan daha çok insanların elinde olanları nasıl kullanmayı tercih ettiği ile ilgilidir. Genel olarak, zamana odaklanmak, paraya odaklanmaktan daha çok mutluluk getiriyor. İnsanlar başkaları için para harcadığında kendileri için harcadıklarından çok daha fazla mutlu olabiliyorlar ve yine sanılanın aksine insanlar sıradan deneyimlerden de sıra dışı deneyimler kadar mutluluk duyabiliyorlar.
Zaman ve para insanın en değerli 2 kaynağıdır. Her ikisi de ne kadar acı da olsa sınırlıdır, ikisi de ayarlanabilir ve boşa harcanabilirler. Bu benzerliklerine rağmen zaman ve para insan davranışlarını etkileyen farklı psikolojik özelliklere sahiptir.
“İnsanlar yaşam standartlarını arttırmak için zaman ve parayı nasıl harcamalıdırlar?”
İnsanlar başka türlüsüne inansa da çoğu veri temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, ek gelirlerin refah artışıyla ilişkili olmadığını ileri sürer. Bu paranın mutluluğu satın alamayacağı olarak anlaşılmamalıdır. Belirtilmek istenen ek gelirlerin, mutluluğu artırmak için kesin yol olmadığıdır yani evet para mutluluk getirir ama her zaman, her koşulda değil. Bir araştırma grubu, insanların gelirlerinin büyük çoğunluğunu, kendilerine maddi mallar edinebilmek için ayırdığını ama mutlu olarak harcamadığını öne sürdü. Yani kendimiz için satın aldığımız büyük küçük onlarca maddi değeri olan mallar (Fırın, kahve,bardak,araba..) mutlu hissetmemiz için yeterli gelmiyordu.
Son araştırmalar, mutluluk için 2 alternatif harcama hedefini vurgulamaktadır: Sosyal harcamalar ve satın alma deneyimleri.
Sosyal Harcamalar
“Eğer kendileri için maddi mallara para harcamak insanları mutlu etmezse, bu harcamaları başkalarına yönlendirmek daha akıllıca olabilir mi?”
Başkalarına harcama yapılmasının, ileri seviye iyilikle ilişkili olduğu gözükmektedir. İnsan ne kadar çok harcarsa o kadar mutlu olur. Başkaları için 5 dolar harcayan kişiler, kendileri için 5 dolar harcayan kişilerden daha fazla mutlu olurlar.
Önemli bir detay olarak, harca mutlu ol ilişkisi, zengin insanlardan fakir insanlara, dünyanın her yerinde ortaya çıkıyor. Yani evrensel bir ilişki mevcut.
Ayrıca yapılan araştırmalarda, başkaları için harcamaktan mutluluk duymanın, tamamıyla ahlaki duygulardan dolayı olmadığı ortaya çıkmaktadır. 2 yaşındaki çocuklar, başkalarına cömert görünmeyle ilgilenmeyi bilmeden çok önce, kendileri yerine başkalarıyla meşgul olmaktan daha fazla mutluluk duyuyorlar.
Tabii ki tüm sosyal harcamalar aynı etki derecesinde yararlar göstermiyor. Araştırmalar cömertlik ve mutluluk arasındaki bağlantının kritik ilişkisi olduğunu gösteriyor. İlk olarak, verici ile alıcı arasındaki güçlü duygusal bağlar, harcamalardan mutluluk duyulmasını sağlar ve yüz yüze harcama yapmak, anonim olarak harcama yapmaya göre daha fazla mutlu eder. İkinci olarak, başkaları üzerinde belirli bir etkiye sahip olma hissi, verici ve alıcı arasındaki yakınlığı artırır. Örneğin belirli bir amaca sahip hayır kuruluşlarına harcama yapmak, pek çok amaca sahip bir hayır kurumuna harcama yapmaktan daha fazla mutlu eder.
Olumlu geri bildirim döngüsü, insanların ilk seferde vermekten duydukları mutluluğun, ikinci seferde verme olasılıklarının daha yüksek olmasını sağlamasına denir. Bu sürdürülebilir mutluluğa giden yolda önemli bir etkendir. Yani sonuç olarak sosyal harcamalar mutluluğu arttırıyor ve bu da daha sonra ortaya çıkan olumlu sosyal harcamaları teşvik ediyor, böylece mutluluk hem katlanarak artıyor hem de sürdürülebilir bir hal alıyor.
Satın Alma Deneyimleri
Başka bir araştırma kuruluşu, insanların maddi mallara para harcaması için yanlış yönlendirilmiş eğilimini yeniden yönlendirmek için farklı bir çözüm sunuyor: Bir şeyler almaktan alışveriş deneyimine geçiş.
Artan çalışmalar, deneyimsel satın alımların maddi alımlardan daha da fazla mutluluk yarattığını göstermektedir. Hatta deneyimleri beklemek bile maddi malları beklemekten daha zevklidir, çünkü deneyimleri beklemek heyecan olarak hissedilirken, maddi mallar için beklemek sadece sabırsızlık olarak hissedilir. Deneyimsel satın alımlarda mutluluk için daha eşsiz, maddi mülkiyeti olmayan, alternatifiyle zor karşılaştırılır ve hedonik adaptasyona eğilimi az olan deneyimler seçilmelidir.
Hedonik adaptasyon, hazza doyum yani iyi veya kötü bir olaya uyum gösterme eğilimi olarak tanımlanır yani deneyimler alışılması ne kadar zor olursa o kadar keyif verici ve değerli bir olaya dönüşürler. Son olarak, deneyimler kişiler arası bağlantılardır, bu da sosyal bağlantıyı geliştirmek için para kullanımının faydalarını vurgulamaktadır yani deneyimsel satın alımlar hem mutluluk verici hem de sosyalliği arttırıcı niteliktedir.
Zamandan Gelen Mutluluk
Zamana odaklanan bireyler, paraya odaklanan bireylere göre daha çok sosyalleşirler. Örnek olarak, bir kafede bulunan müşterilere zamanla ilgili, parayla ilgili ve nötr kelimelerden oluşan yazılar verilmiş ve daha sonra katılımcıların zamanlarını nasıl kullandıkları gizlice gözlemlenmiş. Sonuç olarak; zamanla ilgili kelimelere odaklanan insanların daha sosyal olduğu ve hayatlarını sonlu olarak görme eğiliminde bulundukları görülmüş. Zamana odaklanmak mutluluğu arttırıyor ve içinde bulunduğumuz zamanı daha değerli görmemizi bir nevi var olan zamanımızın kıymetini bilmemizi, zamanımızı daha kaliteli ve keyifli geçirmek için çaba sarf etmemizi sağlıyor. Paraya odaklanan insanlar ise daha çok iş odaklı, sosyallikten uzak ve zaman-fayda ilişkisi üzerine kurulu bir yaşayış sürüyorlar, harcadıkları zaman doğrultusunda kazanacakları parayı düşünmekten keyifli zaman harcama eğilimleri azalıyor.
Milyonlarca kişisel blogda, ifade edilen duyguları araştıran araştırmacılar, iki temel mutluluk biçimini belirlediler.
- Heyecanlı hissetme
- Sakin hissetme
20’li yaşlardaki bireyler, mutluluğu heyecan olarak; olgun ve yaşlı bireyler, mutluluğu sakinlik olarak ifade etme eğilimindedirler.
Larsen ve Mckibban ise başka bir fikri incelediler: Mutluluk istediğine sahip olmak değil, sahip olduğunu istemektir. Bu fikri test etmek için araştırmacılar, insanlara 52 maddeye sahip olup olmadıklarının yanı sıra bu maddelerin her birini ne kadar istediklerini sordular. Sonuç olarak istediklerimize sahip olmak da ve sahip olduklarımızı istemek de mutluluğumuza bağımsız olarak katkıda bulunur. Zaman hakkında düşünmek yalnızca mutluluğu ne kadar yaşadığımızı değil nasıl yaşadığımızı da göstermektedir.
Zaman harcamak insanlara daha fazla zamanları varmış gibi hissettirir. Deneylerde 5 ile 30 dakika arasında zamanı boşa harcayan ya da zamanı kendilerine harcayan bireylerin, bir başkasına zaman harcayan bireylere göre daha az zamana sahipmiş gibi hissettikleri gözlemlenmiştir. Daha yüksek bir etkinlik duygusu ve kişinin zamanla başarabileceklerinin farkında olması da zamanla gelen mutluluğa örneklerdir.
İnsanlar hatıralarını, olağanüstü deneyimlerini toplama konusunda her zaman daha istekli olsalar da sıradan deneyimler de sıra dışı deneyimler kadar mutluluk üretebilirler. Sıradan deneyimlerden kaynaklanan potansiyel mutluluğu belgelemek isteyen araştırmacılar, katılımcılardan günlük olaylar ya da sıra dışı olaylardan zaman kapsülleri oluşturmalarını istediler (Zhang, Kim, Brooks, Gino ve Norton, 2014 ).
Katılımcılar aylar sonra zaman kapsüllerini gördüklerinde, sıradan deneyimlerini yeniden hatırlayanlar, sıra dışı deneyimlerini yeniden hatırlayanlara göre daha mutlulardı. Çünkü sıradan deneyimlerini unutmuşlardı, hatırlamak onlara daha fazla keyif verdi. Günlük rutine işleyen, basit ve sıradan olan eylemler yaşantımızdan çıktığında eksiklikleri fark edilmez ama yaşantımızın var olan temel parçaları bu eylemlerimizdir. Deneyde de görüldüğü gibi daha sonra tekrar hatırlatılan bu sıradan deneyimler bize o zamandan eksik bir parçamızın tamamlanmışlık duygusunu hissettirir ve sıra dışı deneyimlerimizden daha çok mutluluk verir.
İnsanlar genellikle boşta kalmayı tercih etseler de meşgul insanlar boştaki insanlardan daha mutlulardır ve sosyal etkileşimin faydaları üzerine yapılan araştırmalar tarafından belirtildiği gibi insanlar kendilerini başkaları ile meşgul ettiklerinde ya da keyifli anlarını başkalarıyla paylaştıklarında daha mutlu olurlar.
Sonuç olarak; insanları temel insani mutluluk arayışı içinde bilgilendirmek için iki kritik öneri vardır. Mutluluk mevcut kaynakların miktarından çok insanların her kaynağa ne kadar odaklandıklarına ve insanların zamanları ve paralarını nasıl harcamayı seçtiklerine bağlıdır.
*Bu yazı Psikolojiye Giriş dersi için sunum olarak hazırlanmıştır, Cassie Mogilner ve Michael Norton’un Zaman, para ve mutluluk isimli makalesi araştırılmıştır.