Orta Amerika’nın yüzölçümü olarak en küçük ülkesi olan El Salvador, uzun yıllardır sokaklardaki kaos, şiddet ve çete savaşlarıyla mücadele ediyor. Özellikle, MS-13 ve Barrio 18 gibi çetelerin etki alanları sadece sokaklarla kalmayıp ülkedeki yaşamın her alanına nüfuz ederek toplumu baskı altına almıştı.
2019 yılında iktidara gelen Nayib Bukele, bu soruna sert ve radikal bir çözüm arayışına girdi. Bukele’nin politikalarının en meşhur örneklerinden biri ise CECOT (Centro de Confinamiento del Terrorismo) adlı yüksek güvenlikli mega hapishane tesisi oldu. 40 bini aşkın mahkûmu barındırabilecek kapasitedeki CECOT, Bukele iktidarının toplumsal düzeni yeniden sağlama çalışmalarının sembolü haline geldi.
San Vicente bölgesinde Tecoluca adlı kasabada kurulan tesis, etrafındaki yüksek duvarlar, elektrikli çitler, gözetleme kuleleri gibi güvenlik önlemleriyle dış dünyadan izole şekilde tasarlanmıştır. Hücre başına 100’den fazla suçlunun düştüğü ve mahkumlara neredeyse hiç mahremiyet tanınmayan bir düzenle işleyen CECOT, oldukça sert kısıtlamalara sahiptir. Bu kısıtlamalar arasında; temiz hava ve güneş ışığı gibi olanaklardan yararlanmak için süre sınırları, mahkumların aileleri ve avukatlarıyla olan iletişimin neredeyse tamamen kopartılması, mahkumlara ait olan alanın metal ranzalarla sınırlı olması (yastık, minder vs. olmaksızın), hijyen ve beslenme sorunları yer almaktadır (Alemn & Cano, 2025).
Bazı insan hakları örgütleri, CECOT hapishanesinin işleyişine yönelik kaygılarını dile getiren açıklamalar yapmışlardır. Raporlarda, CECOT’un temel haklardan mahrum bırakılan mahkûmlar için insanlık dışı koşullar yarattığından bahsedilmektedir (Human Rights Watch, 2025).
Halkın güvenliğini mutlak gözetimle koruma altına almayı hedefleyen bu yaklaşım, şimdilik sokaklardaki çete üyelerinin faaliyetlerine darbe vurup suç oranını belli miktarda azaltarak işe yaramış gibi gözüküyor.
Ancak Bukele’nin stratejisi, aynı zamanda insan hakları, iktidar ve bireyin toplumsal konumuna dair birtakım tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Foucault’nun Hapishane Eleştirisi: Disiplin ve Gözetimle Sağlanan İktidar
Michel Foucault’nun Hapishanenin Doğuşu adlı eseri, cezalandırma faaliyetlerinin tarihsel sürecini ve bağlantılı şekilde modern iktidar biçimlerinin işleyişini anlayabilmek adına önemli bir referanstır. Foucault’ya göre modern çağın hapishanesi, yalnızca suçluyu cezalandırmak için değil, bireyleri gözetim altında tutmak ve toplum normlara uyumlayabilmek amacıyla oluşturulmuştur (Foucault, 2019).
Foucault’nun panoptikon metaforu, bu konuda önem kazanmaktadır. Tasarımcısı J. Bentham olan panoptikon modeli, gözetim ilkesini hapishane tasarımına taşır. Bu tasarım konseptinde mahkûmlar sürekli olarak gözetim altında olduklarının bilincindedirler. Ancak ne zaman izlendiğini hiçbir zaman kesin olarak bilemezler. Bu belirsizlik durumu, mahkumların zahmetsizce denetlemesini sağlar. Foucault’ya göre modern toplum, yalnızca hapishanelerde değil; okullarda, sağlık merkezlerinde ve kışlalarda da aynı mantığın merkeze alındığı disiplin mekanizmalarıyla doludur (Brunon-Ernst, 2012).
Bu açıdan CECOT’u, hiper-panoptik bir yapı olarak tanımlamak mümkün. CECOT’un içerisindeki faaliyetler, yalnızca mahkûmları denetlemek için değil, aynı zamanda dışarıdaki suçlulara/potansiyel suçlulara karşı bir güç gösterisi olarak da kullanılır.
Mahkûmların ağır şartlar altında, sıkışık bir düzende kelepçeli olarak dizildiği görüntülerin iç ve dış basına servis edilmesi, Bukele iktidarının denetim ve cezalandırma gücünü gösterir. Foucault’nun da bahsettiği şekilde; devlet, bireylerin bedenlerini kontrol ederek toplumsal düzeni yeniden üretir ve devamlılığı sağlar.
Foucault, hapishanelerinin suçluları rehabilite etme vaatlerinin altına yatan çelişkilere de dikkat çeker. Ona göre hapishaneler, rehabilite etmek bir yana dursun, mahkum bireyi devamlı olarak “suçlu” kimliğiyle damgalayarak gelecekteki potansiyel suçları da bizzat kendisi üretir.
Bu noktada CECOT, rehabilitasyon sağlama ve suçluyu topluma yeniden kazandırma gibi amaçların hemen hemen hiçbirini taşımamakta; yalnızca gelecekteki suç ve suçlu sayısını azaltma hedefiyle faaliyetlerine devam etmektedir.
Andy West’in Perspektifi: Bir Düşünme Aracı Olarak Hapishane
Andy West’in Hapishanede Felsefe adlı eseri, Foucault’dan daha farklı bir noktayı ele almaktadır. Bu eser içerisinde, hapishanelerdeki düşünsel süreçler ve paylaşılan tecrübeler üzerinden yaşanan dönüşümlere odaklanan West; mahkumların sadece disiplin edilmesi gereken nesneler değil, düşünce ve farkındalık yoluyla özneleşme potansiyeline sahip bireyler olduğunu söylemektedir (West, 2023).
CECOT gibi bir mega-hapishane konseptine baktığımızda, West’in perspektifi bu konsepte dair önemli bir karşı okuma imkanı sunar. El Salvador’un uyguladığı son dönemdeki stratejiler, mahkûmları toplumdan tamamıyla izole edip soyutlamayı amaçlarken, West’in aktarımları hapishanelerde bile kişilerin düşünme ve kendini tekrardan inşa etme potansiyelinin var olduğunu hatırlatır.
Ek Okuma
NAZİLERİN İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ: PSİKOLOJİ ÇERÇEVESİNDEN BAKIŞ
Kaynakça
Alemn, M., & Cano, R. (2025). Inside the El Salvador mega-prison where Trump is sending hundreds of immigrants. The Independent. adresinden alındı
Brunon-Ernst, A. (2012). Beyond Foucault: New Perspectives on Bentham’s Panopticon. Ashgate Publishing.
Foucault, M. (2019). Hapishanenin Doğuşu. İmge Kitabevi Yayınları.
Human Rights Watch. (2025). Human Rights Watch declaration on prison conditions in El Salvador for the J.G.G. v. Trump case. Human Rights Watch. adresinden alındı
West, A. (2023). Hapishanede Felsefe. Domingo Yayınevi.
*Bu yazı Psikoloji Ağı İçerik Birim Direktörü Ezgi Büşra AKGÖZ tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

