Bağlanma; bakım veren ve bebek arasında kurulan duygusal bağdır. Evrimsel olarak; bakım verene yakın durmasını sağlayarak hayatta kalma şansını arttırır. İnsanlarda temel güven duygusunun oluşmasında ise çok önemlidir.
Kurduğumuz ilişkilerin temeli çoğu zaman yaşamımızın ilk yıllarında bakım verenle kurduğumuz bağlanmayla açıklanır. Ebeveyn tutumları ise kurulan bu bağlanmanın çeşitlenmesinde en büyük etkendir. Ebeveyn tutumlarının iki büyük çatısı kontrol ve sıcaklıktır. Kontrolün yüksek sıcaklığın düşük olması, sıcaklığın yüksek kontrolün düşük olması ya da her ikisinin düşük olmasının bebek üzerinde olumsuz etkileri vardır.
Bebeklerin yaşamın ilk yıllarında kendisine ve dünyasına karşı oluşturduğu zihinsel temsiller de denilen şemaları buna bağlı olarak gelişir. Eğer otorite ve sıcaklık arasındaki denge sağlam kurulmuşsa; bebek, her ihtiyacı olduğunda bakım verenin yanında olacağını biliyorsa; bakım veren bebeğin ihtiyacını doğru anlıyor ve zamanında karşılık veriyorsa; bebeğin de bakım verenle ilgili şeması “ben insanlara güvenebilirim”, kendiyle ilgili şeması ise “sevilmeye değerim” olur. Yaşamının ilerleyen yıllarında ise kurduğu ikili ilişkilerde yaşayacağı anksiyete buna bağlı olarak düşer, zihni sürekli negatif düşünceleri kontrol etmek zorunda kalmaz ve her yaşanılan duruma ilişkin kendiyle ilgili bir yordama yapmaz. Eğer bakım veren bebeğin ihtiyacını doğru anlayamıyorsa ya da doğru anlasa bile zamanında yerine getirmiyorsa kısacası ebeveyn tutarsızsa bebeğin kafasındaki şema “ben sevilmeyen biriyim , insanlara güvenmemeliyim” şeklinde olur.
Ainsworth bu konuya ilişkin “Yabancı Ortam Deneyini” yapmıştır. Deneyde yabancı birinin varlığında ve bakım veren odadan ayrıldıktan sonra kaygı düzeyini inceleyerek güvenli ve güvensiz bağlanmayı saptamaya çalışmıştır. Günlük hayatımızda ufak bir gözlem yapacak olursak anaokuluna giden bir çocuk üzerinden durumu inceleyebiliriz. Eğer bir çocuk bakım veren almaya geldiğinde hiç tepki vermiyorsa kaçınan-güvensiz bağlanma, bakım veren okula bıraktığında yapışma davranışı gösteriyorsa kaygılı-güvensiz bağlanma, biraz ağladıktan sonra ortama uyum sağlayabiliyorsa güvenli bağlanma gerçekleştiğini düşünebiliriz. Çocuklu bir aileye gelen misafire karşılık bebeğin bakım verene yönelmesi onu geçiş nesnesi olarak kullandığını gösterir ve Ainsworth buna “yabancı kaygısı” der. Önemli olan bebeğin yaşadığı kaygı düzeyi ve davranış şekilleridir. Unutmamalıyız ki basit gibi görünen bu durum bizim tüm yaşantımızın temelini atar. Eğer sürekli olarak ikili ilişkilerden kaçınıyorsak ya da karşımızdaki kişiye yapışıp kalıyorsak bu konuda kendimizi sorgulayabiliriz.
“Günümüzde, ABD tarihinin herhangi bir döneminde olduğundan daha fazla sayıda çocuk, bakıma verilmektedir. Çocuk bakımının kalitesi farklılık göstermektedir. Kaliteli çocuk bakımı başarılabilir ve çocuk üzerindeki olumsuz etkileri daha az gibi görünmektedir. NICHD çocuk bakımı araştırmasına göre, düşük gelirli ailelerin bebeklerinin kalitesiz çocuk bakımı alma olasılığı daha yüksektir. Ayrıca, çocuk bakımının kalitesi arttıkça, çocukta davranış sorunlarının ortaya çıkması olasılığı düşmüştür.“
John W.Santrock
Kaynak: Santrock, J.W. (2015). Yaşam Boyu Gelişim (13. Baskı) içinde (s. 193-195, 448). (G. Yüksel, Çev.) Ankara: Nobel.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.