Aslında uzun süredir üzerinde düşündüğüm ve yazmak istediğim bir yazıyı sizlerle paylaşacağım. Dizilerin topluma etkisi konusundan bahsedeceğim yazıda sizlerle hem kafamdaki soruları paylaşıp hem de yanıtlamaya çalışacağım. Biraz uzunca bir yazı yazmak istediğimden yazıları parçalar halinde paylaşacağım. Umarım keyif alacağınız ve yeni tartışma alanları açabilecek bir yazı dizisi olur.
Öyle ki günlük diziler izleyelim veya izlemeyelim hepimizin hayatında belirli bir alan yer edinmiş durumda. Bu diziler için kimimizin yorumu “Saçma sapan şeyler ya, ben belgeselden başka bir şey izlemem.” kimimizin tepkisi ise “Gördün mü Mehmet Ayşe’yi bırakıp Ceren’le barıştı.” olabilir. Peki hayatımızın bu kadar içerisine giren diziler hayatımıza ne yönde etki ediyor?
Lise öğrencileri örneklemi ile yapılan bazı araştırmalar incelendiğinde bulgulara göre, öğrencilerin dizilerden etkilenerek dizilerdeki yaşamları yaşam biçimleri haline getirdikleri, dizilerde geçen cümleleri günlük konuşma dillerinde sıkça kullandıkları ortaya çıkmıştır. Yine araştırmalarda ki bulgular incelendiğinde, öğrencilerin diziler aracılığıyla meslekler hakkında bilgi edinme konusunda yarar sağladıkları ortaya çıkmıştır. Ayrıca dizi karakterlerinden etkilenerek onlara öykünme gibi davranışlar sergiledikleri görülmüştür. “Araştırmaya katılan öğrencilerin görüşlerinden elde edilen bulgulara göre günlük hayata etkisi iki tema etrafında toplanmıştır bunlar günlük hayatta konuşma konusu olması ve günlük yaşamda tüketimi arttırması temasıdır.” (Kaynak) “Araştırmaya katılan her üç gençten ikisi yerli dizilerdeki dizi kahramanları ya da temel karakterleri modelledikleri bulunmuştur. Gençlerde modelleme davranışı dizi kahramanlarının fiziki ve kişilik özellikleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Gençlerde modelleme davranışı onların sosyo-demografik özelliklerine göre farklılaşmaktadır.“(Kaynak)
Yukarıdaki bilgiler göz önüne alındığında dizilerin lise öğrencileri üzerinde belirgin bir etkisi olduğu görülmektedir. Peki bu etkiler için olumlu veya olumsuz diyebilir miyiz? Bunun üzerine biraz tartışalım. Araştırmalarda, izleyicilerin dizilerdeki yaşantıları yaşam biçimleri haline getirdiklerinden söz edilmiş. Bunun çok olumsuz olduğunu söyleyemeyiz, elbet ki Türkiye televizyon dizilerini inceleyene kadar. Milliyet’in haberine göre en çok reyting alan dizilerin konularına kısaca bir bakalım.
- İçerde
Polis Akademisi’nde okuyan Sarp ve Mert, kardeş olduklarından habersiz birbirlerine rakip olurlar. Sarp, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Yusuf tarafından Polis Akademisi’nden mezun olmasına bir hafta kala polislikten atılır. Mezuniyet günü Yusuf’a silah çeken Sarp böylece daha önce hiç bilmediği yepyeni bir hayata adım atar. Bu yeni ve karanlık dünyada Sarp’ın en yakın düşmanı ise Akademi’nin diğer göz bebeği Mert’dir. (Dizinin adındaki yazım yanlışı bizden kaynaklanmamaktadır, özgün biçimidir)
- Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Hızır Çakırbeyli, genç yaşından itibaren yeraltı dünyasının içindedir. Yeraltı dünyasının içinde büyüyen Hızır yaşadığı dünyanın ne demek olduğunu iyi bilir. Alemde adı Hızır Reis diye geçmektedir. Genç yaşta kaybettiği abisinin yerine bir mafya masasına oturmuştur ama bilmediği bir şey vardır. Abisini öldüren adam masanın lideri Ünal Kaplan’dır. Masa kaçak yoldan silah üretip sattığı için devlet Ünal Kaplan ile anlaşma yapmak ister fakat bir sonuç alamaz. Devlet bu sefer Hızır Çakırbeyli ile bir anlaşma yapmak ister. Ünal Kaplan’ın yerine onu oturtmak ister.
- Kiralık Aşk
Tam her şey bitti dediği anda kapısını çalan mucizeye hayır diyemeyen Defne, 6 aylık bir aşk oyunu teklifini kabul eder. Buna göre, ülkenin en başarılı iş adamlarından birini kendisine aşık etmek zorundadır. Bu yoldaki en büyük yardımcısı ise gerçekten aşık olduğu adamdır. Bu korkunç karmaşa, çılgın bir aşk üçgenine dönüşürken, hayatın en gerçek sorularından biriyle yüzleşir.
Yukarıda bazı dizilerin kısaca konularından bahsettik. Sanırım dizilerin genel bir görüntüsünü vermiştir. İçerde dizisinde bir çok dizide olduğu gibi müthiş bir suç yaşamı bulunuyor. Ama asıl sorun burada değil suçu işleyen karakterlerin iyi olarak ekranlara yansıtılmasında. Suçluların karizmatik duruşları, dizi senaryosu içerisinde ilgi çekici bir karakter olmaları ve hareketli yaşamları izleyiciler için oldukça ilgi çekici ve suçu, anlatılan yaşamı çekici kılar nitelikte.
Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisine baktığımızda ise yine Türk Dizilerinin bir röntgeni çekiliyor gibi. Çok güçlü bir mafya babası ve yeraltı dünyası. Bu dizide de yine suçu işleyen karakterlerin inanılmaz karizmatik hatta dünyayı kurtaran adam duruşları izleyiciyi fazlasıyla etkileyecek nitelikte. Benim lise dönemimde Perşembe günleri Kurtlar Vadisi yayınlanırdı Cuma günleri ise okulda mutlaka bir kaç kavga çıkardı. Okulda siyah paltoyla gezen arkadaşları ise hiç saymıyorum.
Kiralık Aşk ise konu olarak diğer dizilerden biraz farklı. Öyle ki yine alışık olduğumuz aşk üçgenlerinden birini konu alıyor. Bu dizileri yaparken sanırım özel bir matematik denklemi kullanılıyor ancak ben çözemedim. X, Y’yi seviyor Y, Z’ye aşık ve Z, X’e aşık olduğuna göre bu dizi nasıl biter? Velhasıl bu dizilerimizde de gerçekçilikten tümüyle kopuk bir biçimde çarpık ilişkiler gözümüze sokuluyor.
“Bandura (1977), çocukların ve yetişkinlerin televizyon filmlerinden ve bu filmlerdeki modellerden tutumlar, duygusal tepkiler ve yeni davranış biçimleri elde ettiklerine dikkat çekmiştir. Medya ve özellikle televizyon bağlamında modelleme, televizyon programlarında, özellikle dizi ve filmlerde başrol oyuncusu gibi önemli rolleri oynayan kişilik ve karakterlerin izleyiciler tarafından örnek alınması, o modele uygun davranış ve tutumların sergilenmesi ve modele benzeme çabası olarak tanımlanabilir.” Kaynak Bu bağlamda yukarıda sözü geçen dizileri göz önüne aldığımızda dizi modellerinin ne kadar sağlıksız ve hatta tehlikeli olduğu görülmektedir. Bir ergenin X dizisindeki bir mafya babasını rol model olarak belirlemesinin doğurabileceği tehlikelerden bahsetmemize sanırım gerek bile yok. Yazının sonu için bir şeyler düşünmüştüm ancak yazıyı çok güzel özetleyeceğini düşündüğüm bir alıntıyla sonlandırmak istiyorum.
…Bunun dışında dini ağırlıklı ve muhafazakâr kesime hitap eden kanallarla, “Sırlar Dünyası”, “Kalp Gözü” vb. programlarla toplum pasifize edilmektedir. Ayrıca, tecimsel kanallar, aşırı milliyetçi söylemi kullanan “Kurtlar Vadisi” ve “Kurtlar Vadisi Terör” benzeri dizilerle toplumu şiddete ve milliyetçilik duygularının tepkisel dışa vurumuna yönlendirmektedir. Bununla birlikte,”Avrupa Yakası” benzeri dizilerle, kent kültürü tamamen farklı temsil edilerek, medyatik kentli tipleri ve söylemi üretilmektedir. Ayrıca “Sıla” benzeri dizilerle, Güneydoğu’da geçen, aşiret yaşamı ve töreler, yeniden üretilerek, töre cinayetleri doğallaştırılmaktadır. Bunun sonucunda gelişen toplumsal olaylara baktığımızda ise; ortaöğretim kurumlarında yaşanan şiddet olayları, şehirlerde yaşanan kapkaç olayları, töre cinayetleri ya da intihar ettirilen kadınlar, kolay para kazanma yollarının meşru hale gelmesi, bilinçsiz tüketim artışı, aile yapısının bozulması, gençlerin medyatik kültürle etkileşimi nedeniyle medyatik toplumsallaşmanın giderek yaygınlaşması, kültürel yabancılaşma, aidiyet bağlarının değerini yitirmesi, ahlak değerlerinin erozyona uğraması benzeri olumsuz etkileri günümüz Türk toplumunda görülmektedir. Kaynak
Yazının bir sonraki bölümünde görüşmek üzere 🙂
KAYNAKÇA
- Necla, Mora. “Medya ve Kültürel Kimlik,” Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 2008: 12
- Yaşar, Erjem. Mustafa, Çağlayandereli. “Televizyon ve Gençlik : Yerli Dizilerin Gençlerin Model Alma Davranışı Üzerindeki Etkisi,”C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi Mayıs. 2016: 1
- Nuriye, Semerci. Cansu Kalçık. “Televizyonda Yayınlanan Dizilerin Lise Öğrencilerinin Yaşam Boyu Öğrenmesine Etkisine İlişkin Öğrenci Görüşleri,” Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Şubat. 2017: 244