Birlikte Yaşamanın Romantik İlişkilere Etkisi

*Bu araştırma, genel olarak Amerikan ve Avrupalı çiftler üzerinde yapılan çalışmalara dayanmaktadır. Yapılan araştırmalar, geçtiğimiz 40 yılda evlilik dışı birlikte yaşayan çiftlerin sayısında hızlı bir artış olduğunu göstermiştir (Cohan ve Kleinbaum, 2002). Özellikle genç yetişkinler arasında yaygınlaşan bu eğilimin altında yatan sebep ne olabilir? Çiftleri birlikte yaşama kararı almalarında motive edenler; duygusal, ekonomik ve sosyal...

*Bu araştırma, genel olarak Amerikan ve Avrupalı çiftler üzerinde yapılan çalışmalara dayanmaktadır.

Yapılan araştırmalar, geçtiğimiz 40 yılda evlilik dışı birlikte yaşayan çiftlerin sayısında hızlı bir artış olduğunu göstermiştir (Cohan ve Kleinbaum, 2002). Özellikle genç yetişkinler arasında yaygınlaşan bu eğilimin altında yatan sebep ne olabilir? Çiftleri birlikte yaşama kararı almalarında motive edenler; duygusal, ekonomik ve sosyal birtakım sebeplerdir. Duygusal sebeplere baktığımızda, partnerlerin birbirleriyle daha fazla zaman geçirmek istediği ve birbirine destek olduğu görülmüştür. Sosyal nedenler ise bunun evlilik denemesi olarak görülmesi ve evlilik ihtimalini artıracağı inancıdır. Ekonomik birtakım sebepler de kiranın paylaşılması, para biriktirilmesi ve masrafların ikiye bölünmesi olarak sayılabilir. Toplumumuzun normları, değerleri ve bazı konulara dair bakış açısı gün geçtikçe değişiyor. Bunun sonucunda, geçmişle kıyaslandığında evliliğe yüklenen anlamın da genç yetişkinler arasında değiştiği görülmüştür (Clarkberg, Stolzenberg & Waite, 1995).

Birlikte yaşamanın evlilik üzerindeki etkisine dair pek çok teori öne sürülmüştür. Bu teorilerin sonuçları şöyle özetlenebilir:

  • Aralarında negatif bir iletişim kuran, sık sık çatışma yaşayan ve güvensizlik olan  ve birlikte yaşayan çiftler sonradan evlenirse bu etkenler evliliğin kalitesini düşürür (Clarkberg, Stolzenberg & Waite, 1995).
  • Beraber yaşayan çiftler ayrıldığında, diğerlerine göre daha fazla zorluk çeker çünkü bu ayrılığın bedeli daha yüksek olur (ekonomik güçlükler, ortak arkadaş grupları ve ağır basan yalnızlık hissi gibi) (Clarkberg, Stolzenberg & Waite, 1995).

Peki, bir de olaya şu yönden bakalım: Beraber yaşayan çiftlerin ilişkisini kötü etkileyen faktörler tam olarak nedir? Bununla ilgili yapılan araştırmalar sonucunda birtakım ortak sonuçlar çıkmıştır:

  • İlişki geçmişinde yaşanılan hayal kırıklıkları: Daha önceki ilişkilerinde kötü ayrılıklar yaşayan partnerler, güncel ilişkilerinde yaşadıkları negatifliklere karşı daha hassas olurlar. Bunun sonucunda da çatışma sıklığında artış görülür çünkü bu insanlar ilişkilerinin geleceğine dair daha umutsuz tutumlar benimserler (Busby, D. M., Willoughby, B. J., & McDonald, M. L., 2019).
  • Partnerlerin ilişkilerine dair farklı beklentileri: Partnerlerden biri evliliğe daha sıcak bakıp çocuk sahibi olma gibi beklentilere girerken diğeri evlilik dışı beraber yaşamayı sürdürmek istiyorsa, farklı beklentiler ilişkiye zarar verebilir (Qu, Weston and de Vaus., 2009).
  • Düşük sosyal destek: Partnere gösterilen sosyal destek şüphesiz ilişkiyi olumlu yönde etkiler. Sosyal destek, partnerler arası yakınlığı artırırken depresyon riskini ve çatışma sıklığını azaltır. Örneğin, işi yüzünden stresli olan sevgilinize motive edici sözler söylemek, her zaman yanında olduğunuzu hissettirmek ve onun hislerine karşı duyarlı olmak duygusal destektir (Cohan, C. L. ve Kleinbaum, S., 2002).
  • Cinsel ilişkiden memnun olmama: Birlikte yaşayan çiftlerin cinsel hayatından memnun olmaması ve çok nadir cinsel ilişkiye girmesi, romantik ilişkinin kalitesini düşürür (Yakibu, Gager, 2009).
  • İletişim becerilerinin düşük olması: İlişkinin kalitesini en çok etkileyen faktördür. Yüksek iletişim becerilerini sahip olan çiftler birbirini dinler, ciddi konulara konuşur, birbirine karşı empati gösterir ve yargılanma korkusu olmadan özgürce düşüncelerini dile getirirler. Bu çiftler çözüm odaklıdır ve birbirlerinin düşüncesine saygı duyarlar. Ancak düşük iletişim becerisi olan partnerler birbirini sık sık eleştirir, fikirleriyle dalga geçer ve hep tartışmaya girerler (Cohan, C. L., & Kleinbaum, S., 2002).

Sonuç olarak sonradan evlenen çözüm odaklı olmayan ve iletişim becerisi düşük çiftlerin boşanma olasılığı çok daha yüksektir.

Şu ana dek genel olarak beraber yaşan çiftlerin ilişkisinden bahsettik. Peki tam olarak ne zaman bu çiftler beraber yaşama evresinden evlilik aşamasına geliyor? Dünyanın neresinde olursanız olun, evlilik hayatın dönüm noktalarından biridir. Evlilik; duygusal yakınlık, güçlü bir bağlılık ve derin bir güven içerir. Birtakım araştırmalar çiftlerin çocuk sahibi olmak istediği zaman evlilik kararı aldığını gösterirken bazıları da finansal olarak iyi bir noktaya geldikleri zaman evlendiklerini öne sürüyor. Ancak hepsinin vardığı ortak sonuç, ilişki kalitesinin hem beraber yaşamayı, hem evliliği hem de boşanmayı öngören en önemli faktör olduğudur. Evlilik aşamasına gelen partnerlerin bireysel özellikleri de evliliğin gidişatını etkiliyor. Örneğin, boşanmış ebeveynlere sahip olmak, evlilik öncesi hamilelik, düşük sosyoekonomik statüye sahip olmak, bağımsızlığa fazla önem vermek ve geleneksel evlilik rollerini kabul etmemek bu gidişatı olumsuz etkiliyor (Cohan, C. L., & Kleinbaum, S., 2002).

İletişim becerilerinin ilişki kalitesini artırdığından daha önce bahsettik. Peki, tam olarak nedir bu iletişim becerileri?

  • Doğru iletişim – Beklentilerin tartışılması: Çiftler beraber yaşama kararını verirken bunu neden istediklerini, geleceğe dair olan beklentilerini ve bu kararın potansiyel olumsuz sonuçlarını tartışmalıdırlar. Mesela şu soruları partnerimize sorabiliriz: Beraber yaşamak senin için ne anlama geliyor? Bu ilişkinin geleceğine dair ne gibi beklentilerin var?
  • Aktif dinleme: Karşınızdakini gerçekten dinlediğinizi göstermek için şöyle bir teknik uygulayabilirsiniz: Partneriniz kendisi için duygusal olan bir konu hakkında konuşurken aktif olarak dinleyip konuşma bittiğinde de onu yargılamadan konu ile ilgili bir yorum yapabilirsiniz. Düşüncelerinizi ve hislerinizi içeren bu yorum, partnerinizle olan bağınızı güçlendirir.
  • Pozitif duyguların gösterilmesi: Özellikle çatışma sonrası gösterilen pozitif duyguların iyileştirici bir etkisi vardır. Pozitif duyguların, sorunları çözme konusunda, tartışmalarda mizah kullanılmasında ve derin bir yakınlık kurmada yadsınamayan bir rolü vardır.
  • Problem çözme becerisi: Önemli olan sevgilinizle ne kadar sık tartışmaya girdiğiniz değil, bu çatışmalarla nasıl başa çıktığınız ve bu sorunları nasıl çözdüğünüzdür. Partnerler sorunları çözemediğinde birbirine sözel saldırılarda bulunurlar. Çoğu zaman kadınlar eleştirel bir yolla değişim isterken erkekler bu değişime sessiz kalarak direnirler. Özellikle beraber yaşayan çiftler, ilişkilerinin geleceği adına pozitif sorun çözme becerilerini artırmalıdır. Mesela bir sorunu nasıl çözebileceklerine dair tartışmak, orta yolu bulup anlaşmaya varmak ve gerektiği zaman alttan almak önemli yetilerdir.
Küçük bir alıştırma

Yıl dönümü yemeğine bir saat geç geldiğinizi için sevgiliniz size sinirlendiğini farz edin. Nasıl bir yanıt verirsiniz?

  1. Alt tarafı bir saat geç geldiğim için bu kadar sinirlendiğine inanamıyorum, her zamanki gibi abartıyorsun.
  2. Sen her zaman beni bekletiyorsun ama ben hiçbir şey söylemiyorum.
  3. Bu geceki yıl dönümü yemeğimizi unuttuğum ve geç geldiğim için özür dilerim. İncinmiş olmalısın.

Sevgiliniz son zamanlarda çok sık çalışıyor ve sizinle vakit geçirmiyor. Nasıl bir yanıt verirsiniz?

  1. Senin hayatın işten oluşuyor, fiziksel olarak burada olmana rağmen duygusal olarak yoksun.
  2. İşinin niye senin için bu kadar önemli olduğunu dinlemek isterim.
  3. Başka bir erkek/kadın yüzünden mi işte çok uzun süre vakit geçiriyorsun?

Sevgiliniz ciddi bir hastalığa sahip ve tedavi almayı reddediyor. Nasıl bir yanıt verirsiniz?

  1. Beni, çocuklarını ve kimseyi önemsemiyorsun, çok bencilsin.
  2. Doktora görünmüyorsun çünkü sen bir korkaksın, bizi yalnız bırakmak istiyorsun.
  3. Senin sağlığın konusunda çok endişeliyim, seni kaybetmeyi göze alamıyorum.

Kaynakça

  • Busby, D. M., Willoughby, B. J., & McDonald, M. L. (2019). Is it the sex, the romance, or the      living together? The differential impact of past sexual, romantic, ve cohabitation histories on current relationship functioning. Couple and Family Psychology: Research and Practice, 8(2), 90–104.
  • Clarkberg, M., Stolzenberg, R. M., & Waite, L. J. (1995). Attitudes, values, and entrance into cohabitational versus marital unions. Social Forces, 74(2), 609–632.
  • Cohan, C. L., & Kleinbaum, S. (2002). Toward a greater understanding of the cohabitation effect: Premarital cohabitation and marital communication. Journal of Marriage and Family, 64(1), 180–192.
  • Lixia Qu; Weston, Ruth; de Vaus, David. Journal of Comparative Family Studies. Summer2009, Vol. 40 Issue 4, p587-601. 15p. DOI: 10.3138/jcfs.40.4.587. Database: Academic Search Complete
  • Yabiku, S. T., & Gager, C. T. (2009). Sexual frequency and the stability of marital and cohabiting unions. Journal of Marriage and Family, 71(4), 983–1000.

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Psikoloji Ağı Tasarım açıldı
Psikoloji Ağı’na ait bardak altlıklarını, kitap ayraçlarını ve çıkartmaları tasarım ürün satış sitemizden edinebilirsiniz.

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir