Ayrılık Kaygısı

Ayrılık kaygısı, çocuğun evden ya da bakım veren kişiden uzak kaldığında baş edilmeyecek düzeyde bir kaygı ve korku yaşamasıdır.

Ayrılık kaygısı, çocuğun evden ya da bakım veren kişiden uzak kaldığında baş edilmeyecek düzeyde bir kaygı ve korku yaşamasıdır. Bu kaygının ortaya çıkmasında biyolojik faktörler, bağlanma stilleri, anne-babada bulunan kaygı ve depresyon, çocuğun yaşamındaki stres verici olaylar gibi etmenler etkilidir.

Biyolojik Faktörler

Ayrılık kaygısının ortaya çıkmasında kalıtımın %4, ailenin de %40 etkili olduğu düşünülmektedir. Kalıtımın etkisine cinsiyet bağlamında bakacak olursak da kızlardaki etkisinin erkeklere nazaran daha kuvvetli olduğu düşünülmektedir.

Bağlanma Türleri

Marry Ainsworth (1978) bağlanma türleri üzerine araştırmalar yapmış ve Güvenli Bağlanma, Güvensiz Kaçınan Bağlanma ve Güvensiz Kaygılı-Tutarsız Bağlanma olmak üzere üç farklı bağlanma türünü ortaya koymuştur.

  • Güvenli bağlanan çocuklar, bakım veren odadan ayrılınca rahatsız olur, yakınlık ve rahatlık ister; bir araya gelindiğinde temas aradıktan sonra adım adım oyununa döner.
  • Güvensiz kaçınan bağlanan çocuklar, bakım verene karşı ilgisiz görünür hatta bakım veren odaya döndüğünde onu göz ardı edebilir.
  • Güvensiz kaygılı-tutarsız bağlanan çocuklar, bakım veren odadan ayrıldığında üzgün ve kaygılı olur; bir araya geldiklerinde rahatlayamaz, bakım verene kızar ve ona karşı koyar ancak yakın olmak istediğini de belli eder.

Dallarire ve Weinraub (2005), bebeklik yıllarında, bakım verene kaygılı ve kaçınan stilde bağlanan çocukların, 6 yaşına geldiklerinde yaşadıkları ayrılma kaygısının, güvenli bağlanan çocukların yaşadıkları ayrılma kaygısının üzerinde olduğunu ortaya koymuştur (Akt: İ.Ö. Özer; 2018).”

Anne ve Babada Bulunan Anksiyete Ve Depresyon

Ayrılık kaygısı yaşayan çocukların ebeveynlerinde anksiyete ve depresyon bulunma ihtimali yüksektir. Anksiyete bozukluğu semptomları gösteren ebeveynlerde kaçınma davranışı görülebilir. Anne-baba çocuğuna zarar gelecek diye endişe duyar ve bu endişe çocuğu sürekli kontrol altında tutmaya, çocuktan ayrı kalamamaya yönelik davranışları beraberinde getirir. Bu davranış, anne-babasını gözlemleyen çocukta tedbir, korku ve ayrı kalamamaya sebep olur ve dolayısıyla ayrılık kaygısına zemin hazırlar. Ayrıca annede bulunan depresyon da anne-çocuk arasındaki güvensiz bağlanmayı besleyebilir. Güvensiz bağlanan çocukta da ayrılık kaygısı görülme ihtimali yüksektir.

Çocuğun Yaşamındaki Stres Verici Durumlar

Aile üyelerinde fiziksel ya da ruhsal bir hastalığın bulunması, aile içinde şiddet yaşanması gibi durumlar ayrılık kaygısına temel oluşturabilir. Ayrılık kaygısı yaşayan çocuklar, ayrılıktan kaçınmak için ellerinden geleni yaparlar. Yaşadıkları stresi ve kaygıyı çeşitli şekillerde belli ederler:

  • Ayrılık yaşanacağı durumda kaygı ve korkunun yanı sıra öfkeli davranışlar da sergileyebilirler (Isırma, bağırma, vurma, kendini yere atma gibi).
  • Ayrılık esnasında baş ağrısı, karın ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, terleme gibi bazı fiziksel belirtiler gösterebilirler.
  • Ayrılıkla ilgili kötü rüyalar görebilirler.
  • Okula gitmeyi reddetme de sıkça görülen bir tutumdur. Çünkü okul ayrı kalmanın en çok yaşandığı ayrılık durumlarından biridir. Bu durumun çok kaygılı yaşanması okul fobisini de doğurabilir. Okul fobisi, ayrılık kaygısı yaşayan çocuklarda sıkça görülür. Özellikle ilkokul çağındaki çocukların %5’inde okul fobisi görülür. Ayrıca eğer çocuğun bir kardeşi ve bu kardeşe yönelik kıskançlığı varsa bu da okula gitmeyi reddetmeyi ve ayrılık kaygısını besler.

Ayrılık kaygısı yaşayan çocuklarda depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları da görülebilir. En sık görülenler yaygın anksiyete bozukluğu ve spesifik fobiler (karanlıktan korkma, hayali canavar, hayvanlardan korkma gibi) olarak belirtilmiştir. Anksiyete bozukluğuna sahip çocukların çoğu orta-üst sosyoekonomik düzey ailelerin çocuklarıyken, ayrılık kaygısı yaşayan çocukların çoğu düşük sosyoekonomik düzey ailelerden geldiği bildirilmektedir (Altıntaş, 2014).

Ayrılık Kaygısının Tedavisi 

Ayrılık kaygısının tedavi edilmesinde, bireysel terapiler, aile odaklı terapiler, bilişsel davranışçı terapiler kullanılmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bireysel psikodinamik yönelimli psikoterapiler ayrılık konularına özerklik, kendine güven, yaşa uygun bağımsız davranışların gelişimi için etkilidir. Her ebeveynin kendi ayrılık kaygısını düşünmesi tedavide önemli olduğundan aileler tedavide çok önemli bir rol alırlar. Çünkü onlar hem çocuğun güvenlik ihtiyacını hem de bağımsızlık ihtiyacını dengelemesi gereken kişilerdir (Altıntaş, 2014).

Bilişsel davranışçı terapide en çok kullanılan teknikler şunlardır:

  1. Durumla aşamalı olarak yüzleştirme
  2. Olasılıklar üzerinden düzenleme (pozitif güçlendirme, yön verme, söndürme )
  3. Bilişsel stratejileri güçlendirme (problem çözme, başa çıkma düşünceleri, kendi kendine konuşma)
  4. Model olma (uygun davranışı gösterme)
  5. Aile tedavisi

Bu tekniklerden en etkili olanı bilişsel stratejileri güçlendirme olarak belirtilmektedir. Örnek olarak çocuğu, anneden uzakta geçirdikleri zaman içinde ödüllendirilmesi (odasında dışarıda). Öncelikle davranışçı yöntemler kullanılmakla birlikte kaygının ve kaçınmanın derecesine bağlı olarak ve de birlikte görülen ek bir kaygı bozukluğu varlığında ilaç tedavisi başlanabilir (Altıntaş, 2014).

Peki Aile Ne Yapmalı?

  • Anne-baba kaygılı veya üzüntülü olduğunu çocuğa belli etmemelidir çünkü ebeveynlerin kaygıları çocuğa yansıyıp onun da endişeli olmasına sebep olabilir.
  • Anne-baba evden ya da çocuğun yanından ayrılacaksa bunu gizli saklı değil, çocukla vedalaşıp, mantıklı açıklamalar yaptıktan sonra gitmelidir. Örneğin; güzelce giyinip, şık bir şekilde gezmeye giden anne-baba ‘doktora’ gittiğini değil, gerçek işini söylemelidir. Aksi takdirde çocuk, doktoru şık gidilmesi gereken bir yer ya da kimse olarak düşünebilir.
  • Çocuğun sadece olumlu duygu ve düşünceleri değil, olumsuz duygu ve düşünceleri de dinlenmelidir. Anne-baba onu anladığını gösterip rahatlatmaya çalışmalıdır.
  • Anne-baba okulun ilk günü mutlaka çocuğun yanında olup, ona destek olduğunu belli etmeli ve bunun kısa süreli bir ayrılık olacağını, yeni kişilerle tanışıp yeni şeyler öğreneceğini ve iyi vakit geçireceğini çocuğa söylemelidir. Eve döndüğünde ise gününün nasıl geçtiği sorulmalıdır.
  • Okul reddini de göz önüne aldığımızda, okuldan ve ders temposundan sıkılan çocuk, çeşitli sanat, spor gibi aktivitelere yönlendirilebilir. Bu sayede çocuk hem kaygısını besleyen okuldan uzak durmanın rahatlığını yaşayacak hem de sosyalleşmiş olacak.
  • Ayrılık kaygısı yaşayan çocuk, akranlarından fiziki veya psikolojik şiddet görüyor olabilir. Anne-baba, çocuğun özellikle okula karşı reddetme, gitmemeyi isteme gibi olumsuz tutumu varsa bunu sorgulamalı ve araştırmalıdır.

Çocukları akademik alanda doldurduğumuz kadar duygusal anlamdaki ihtiyaçlarını da düşünmeliyiz. Zekalar çok boyutludur. Bunlar; IQ, İQ, SQ. Bizim şimdilerde aradığımız ise İQ ve SQ. IQ ayağına yoğunlaşırken İQ ve SQ ayağının da desteklenmesi gerekiyor.” (G. Batı, 2019).

Kaynakça
ALTINTAŞ, I. Çocuklarda Ayrılık Kaygısı. psikiyatrivecocukergen.com: http://psikiyatrivecocukergen.com/cocuklarda-ayrilik-kaygisi
BATI, G. (2019). Çocuklarda Ayrılık Anksiyetesi Problemi.
ÖZER, İ. Ö. (2018). Bağlanmanın Doğal Sonucu: Ayrılma Kaygısı. ÇOMÜ Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi , 125- 134.
TUNA, A. K. Anne Ne Olur Beni Yalnız Bırakma. dbe.com.tr: https://www.dbe.com.tr/Cocukvegenc/tr/news/anne-ne-olur-beni-yalniz-birakma/

 
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.


Endüstri ve Örgüt Psikoloğu

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir