2024 Yılının Kelimesi: Brain Rot Neden Önemli? 

2024 yılında Oxford İngilizce Sözlüğü (OED), “Brain Rot” (Beyin Çürümesi) terimini "yılın kelimesi" olarak seçti. “Brain Rot”, bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunun bozulmasını ifade eder. Bu durum, genellikle düşük kaliteli çevrimiçi içeriklerin aşırı tüketimiyle ilişkilendirilir.

Her yıl, Oxford İngilizce Sözlüğü (OED), küresel konuşmaları ve toplumsal ruh hâlini yansıtan bir kelimeyi “yılın kelimesi” olarak seçiyor. 2024 yılında bu unvan, “Brain Rot” (Beyin Çürümesi) terimine verildi.  

Oxford Sözlüğü, yılın kelimesini belirlemek için İngilizce konuşulan ülkelerdeki haber kaynaklarından 26 milyar kelimelik bir külliyat taradı. Ayrıca, halk oylaması sonucunda “Brain Rot”, kısa listedeki diğer kelimeleri (demure, romantasy, lore, slop ve dynamic pricing) geride bırakarak kazanan oldu. 

Kelimenin kullanım sıklığı son bir yılda %230 oranında arttı. Oxford Üniversitesi profesörü Andrew Przybylski, bu artışı “içinde bulunduğumuz dijital çağın bir göstergesi” olarak yorumluyor. “Brain Rot”, çağımızın önemli bir sorununun dilsel bir yansıması olarak görülebilir.   

Peki, bu kelime neden bu kadar dikkat çekici ve çağımızı nasıl yansıtıyor?  

Brain Rot Nedir? 

“Brain Rot”, bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunun bozulmasını ifade eder. Bu durum, genellikle düşük kaliteli çevrimiçi içeriklerin aşırı tüketimiyle ilişkilendirilir. TikTok gibi platformlarda yayılan kısa ve “zihni uyuşturan” içerikler arasında kaybolma hâli, bu terimin modern anlamını şekillendirdi. 

Aslında bu ifade, 19. yüzyılda ilk kez Henry David Thoreau’nun Walden adlı eserinde kullanılmıştır. Thoreau, toplumu, karmaşık fikirleri değersizleştirmekle eleştirirken şu çarpıcı soruyu sormuştur: “İngiltere patates çürümesini tedavi etmeye çalışırken, daha yaygın ve ölümcül olan beyin çürümesini tedavi etmeye çalışmayacak mı?” Günümüzde ise bu terim, ekran başında geçirilen saatlerin zihinsel yorgunluk üzerindeki etkisini tanımlıyor. 

Etkisi: Entelektüel Düşünme ve Zihinsel Yorgunluk  

Entelektüel düşünme, bireylerin bilgiyi analiz etme, eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirme ve derinlemesine düşünme becerileridir (Yıldırım, 2022). Bu tür düşünme, bireylerin farklı bakış açılarını anlamalarını, soruları doğru şekilde sormalarını ve karmaşık problemleri çözmelerini sağlar. Ayrıca entelektüel düşünme, bireylerin bilgiyi yalnızca alıp kullanmakla kalmayıp, aynı zamanda daha fazla bilgi üretme ve yaratıcı düşünme yeteneklerini de geliştirir. 

Bir kişi entelektüel olarak aktif olduğunda, beynin farklı bölgeleri etkileşim halindedir. Bu, yalnızca bilginin depolanmasını değil, aynı zamanda yeni bağlantıların kurulmasını ve daha derin bir anlayışın geliştirilmesini sağlar (Yıldırım, 2022). Ancak dijital çağda, bu tür entelektüel faaliyetlere zaman ayırmak giderek daha zor hale gelmektedir. 

Sosyal medya platformlarında içerikler genellikle hızlı ve yüzeysel olurlar. TikTok gibi uygulamalarda, kullanıcılar birkaç saniyelik videolarla hızlıca doyurulurken, derinlemesine düşünme veya uzun süreli odaklanma için fırsat kalmaz. Sürekli gelen bildirimler ve içerik bombardımanı, beynin sürekli olarak uyarılmasına neden olur (Çelik, 2023). Bu durum, beynin “bilgi tüketim” kapasitesini aşabilir ve sonunda beyin çürümesi yani brain rot etkisi ortaya çıkar. 

Bireylerin sosyal medya platformlarını aşırı ve yoğun bir şekilde kullanması sonucunda zihinsel, duygusal ve fiziksel tükenmişlik yaşarlar. Bu durum, medya etkileşimleri sırasında karşılaşılan aşırı bilgi, sürekli bildirimler ve sosyal baskılar gibi faktörlerden kaynaklanır (Tuncer ve Levendeli, 2023). 

  • Bilişsel Yüklenme: Çok fazla bilgiye maruz kalmak ve bu bilgiyi işleme zorunluluğu, bireylerin zihinsel kapasitelerini zorlar. 
  • Duygusal Tükenmişlik: Sosyal medya etkileşimlerinde yaşanan stres, hayal kırıklığı ve kaygı gibi duyguların artması. 
  • Davranışsal Etkiler: Kullanım motivasyonunun azalması, platformları terk etme isteği ya da dijital detoks uygulama gibi eğilimler. 
  • Aşırı Bilgi Yükü: Sosyal medyada sürekli artan içerik miktarı, bireylerin bilişsel işleme kapasitesini aşar. 
  • Sosyal Baskılar: Takipçi beklentilerini karşılama ya da paylaşımlarını izlenebilir kılma çabası. 
  • Tekrarlayan Bildirimler: Sürekli gelen mesajlar, beğeniler ve yorumlar bireylerin dikkatini dağıtır. 
  • FoMO (Gelişmeleri Kaçırma Korkusu): Sosyal medyada olan biten her şeyi takip etme isteği. 

Sosyal medya yorgunluğu, dijital çağın hızla gelişen bir problemi olarak, bireylerin psikolojik ve fizyolojik sağlığını olumsuz şekilde etkileyebiliyor. Bu tür bir yorgunluk, depresyon, anksiyete, tükenmişlik sendromu gibi psikolojik rahatsızlıklarla sıkça ilişkilidir (Tuncer ve Levendeli, 2023). Sürekli olarak çevrimiçi olmak, başkalarının yaşamlarıyla kıyaslama yapmak ve sosyal medya etkileşimlerinin getirdiği baskılar, bireylerde anksiyete seviyelerini artırabilir. Aynı şekilde, sürekli bildirimler, paylaşımlar ve içerik tüketimi de stres seviyelerini yükseltebilir ve kişilerin kendilerini tükenmiş hissetmelerine yol açabilir. 

Sosyal medya yorgunluğunun etkileri arasında, sosyal medya kullanımından kaçınma ya da kullanım süresini azaltma isteği de yaygın bir tepkidir (Çelik, 2023). Bu, genellikle bireylerin bu platformların kendileri üzerindeki olumsuz etkilerini fark etmeleriyle ilgilidir. Aşırı sosyal medya kullanımının getirdiği mental yorgunluk, bireylerin daha fazla dinlenmeye ihtiyaç duymasına ve bazen sosyal medya hesaplarını geçici olarak kapatmalarına yol açabilir. 

Fiziksel yorgunluk ve odaklanma sorunları da sosyal medya yorgunluğunun belirtileri arasında yer alır. Sosyal medya sürekli bir uyarı kaynağıdır ve bu durum, beyin üzerinde sürekli bir “alarm” etkisi yaratabilir. Uzun süreli ekran başında kalma, uyku düzenini bozabilir, görsel ve zihinsel yorgunluğu artırabilir, bunun sonucunda da odaklanma zorlukları ve genel yorgunluk hali ortaya çıkabilir. 

Kaynakça

Çelik, F. (2023). Sosyal medya yorgunluğu [Social Media Fatigue]. İletişim Ansiklopedisi. https://doi.org/10.5281/zenodo.8328711  

Tuncer, R. Z., Tanır Levendeli, Ş., & Selçuk İletişim. (2023). Bağ(ım)lı bireyden yorgun bireye: Dijital iletişim çağında sosyal ağ yorgunluğu. Selçuk İletişim Dergisi, 16(2), 479-507. https://doi.org/10.18094/JOSC.1296833  

Yıldırım, A. F. (2022). Entelektüel düşünme eğiliminin sosyal medya kullanım amaçlarına etkisi: Üniversite öğrencileri üzerine bir alan araştırması. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11(4).

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden İlayda Çalışkan tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlenmiştir.

 

 

İlgili İçerikler

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir