Terk Edilmek
Sadece romantik ilişkilerde değil; bir dostluğun ani kopuşunda, aile bağlarının gevşeyişinde ya da bir hayalin sessiz çöküşünde bile hissedilen, derin ve içsel bir sarsıntı. Susan Anderson, The Journey from Abandonment to Healing (2000) adlı kitabında bu deneyimi yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik bir travma olarak tanımlar. Ona göre terk edilme, insan beyninin en ilkel bölümlerinde, yani limbik sistemde tehdit olarak algılanır; bu nedenle yaşadığımız acı, fiziksel bir yaralanmaya benzer bir şekilde hissedilir.
Bu gözlem, sinirbilimsel araştırmalarla da desteklenmektedir. Eisenberger, Lieberman ve Williams (2003), sosyal dışlanmanın beynin fiziksel acıdan sorumlu bölgelerini aktive ettiğini ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, terk edilmek “canımızı yakar“. Çünkü beyin bunu gerçekten bir yaralanma gibi algılar.
Terk Edilmenin Beş Aşaması
Anderson’ın kitabında terk edilmenin beş aşaması tanımlanır:
- Yoksunluk (Shattering): Ani kayıpla birlikte gelen şok, inkâr ve derin acı.
- İçsel Geri Çekilme (Withdrawal): Kişinin kaybedilen bağa dair bağımlılık belirtileri göstermesi.
- İsyan (Internalizing): Suçluluk, yetersizlik ve “beni neden bıraktılar?” sorusuyla kendini suçlama.
- Sorgulama (Rage): Öfkenin yükselmesi, adaletsizlik duygusu.
- Yükselme (Lifting): Acının kabullenilmesi, anlamlandırma ve yeniden yapılanma.
Bu süreç, yalnızca duygusal değil; erken dönem bağlanma deneyimleriyle de yakından ilişkilidir. Bowlby’nin (1988) bağlanma kuramına göre, çocuklukta geliştirilen güvenli ya da güvensiz bağlanma stilleri, yetişkinlikteki ayrılıkları nasıl deneyimleyeceğimizi belirler. Güvensiz bağlanma stilleri, terk edilme durumunda daha yoğun ve uzun süren psikolojik reaksiyonlara yol açabilir. Ainsworth ve arkadaşlarının (1978) tanımladığı “kaygılı bağlanma” örüntüsü, terk edilme sonrası yaşanan yoğun korku ve değersizlik hissini anlamamızda önemli bir çerçeve sunar.
İyileşme Yolculuğu
Susan Anderson’ın yaklaşımı, yalnızca acıyı tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda bir iyileşme yolculuğu da önerir. Bu yolculukta kişinin kendi öz değerini yeniden kurması, dışarıdan gelen onay ya da geri dönüş beklentisinden bağımsızlaşması gerekir. Peter Levine (2010), travmanın beden üzerinden de çözülebileceğini savunurken, iyileşmenin yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda bedensel bir süreç olduğuna dikkat çeker.
“Bu nedenle, terk edilene sunulan panzehir yalnızca ‘geri kazanılmak’ değil, ‘yeniden kurulmak’tır.”” Kaybın ardından kişi, kendiyle yeni bir bağ kurar. Bu bağ, dışsal değil içsel bir güven hissine dayanır. Anderson’ın sözleriyle:
“Yalnızlıkla yüzleştiğimizde, yalnızca acıyla değil, aynı zamanda gücümüzle de karşılaşırız.”
Ek Okumalar
Issız Adam Sendromu-Modern İlişkilerde Bağlanma Korkusu ve Psikolojik Dinamikler
Kesin bir gün benden ayrılacak!
Kaynakça
Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall, S. (1978). Patterns of attachment: A psychological study of the strange situation. Lawrence Erlbaum.
Anderson, S. (2000). The journey from abandonment to healing: Turn the end of a relationship into the beginning of a new life. Berkley Books.
Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.
Eisenberger, N. I., Lieberman, M. D., & Williams, K. D. (2003). Does rejection hurt? An fMRI study of social exclusion. Science, 302(5643), 290–292. https://doi.org/10.1126/science.1089134
Levine, P. A. (2010). In an unspoken voice: How the body releases trauma and restores goodness. North Atlantic Books.
Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Emine Yıldırım tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

