Zaman ve İnsan

İnsanların yaşamda pratiklerini etkileyen gün, ay ve yıl kavramları oluşturularak kurulan yani zamanın incelenerek günümüze kadar getirilen kullanışlı halleri, yaşamı düzenleyen bir mekanizma olarak insanlık tarihinde yerini almıştır. Bugüne kadar zamanı sürekli ileriye doğru akan bir yapı olarak değerlendirdik her insan için sabit ve değişmez olduğunu savunan Newton’a karşı Einstein ve Hawking gibi fizik kuramcıları...

İnsanların yaşamda pratiklerini etkileyen gün, ay ve yıl kavramları oluşturularak kurulan yani zamanın incelenerek günümüze kadar getirilen kullanışlı halleri, yaşamı düzenleyen bir mekanizma olarak insanlık tarihinde yerini almıştır. Bugüne kadar zamanı sürekli ileriye doğru akan bir yapı olarak değerlendirdik her insan için sabit ve değişmez olduğunu savunan Newton’a karşı Einstein ve Hawking gibi fizik kuramcıları bu görüşe karşı çıkmış ve bunu kuramlarıyla çürütmüşlerdir. Einstein bununla ilgili olarak çok basit bir şekilde örnekleyerek, “güzel bir kızla oturan bir adam için geçen süre ile aynı adamı sıcak bir fırının üzerine oturttuğunuzda geçen zaman aynı değildir, işte bu da Rölative (izafiyet) kuramıdır,” der.

Bu kuramı makrodan ziyade mikro ölçekte, insan psikolojisi temelleri içinde inceleyelim. Zaman insan psikolojisi içerisinde basitçe 3’e ayrılmaktadır: Geçmiş, şimdi ve gelecek..

Geçmiş, şimdi ve gelecek zaman içerisinde olanları; düşünceler, eylemler ve özel anlar gibi bireyin kişisel yaşantısını etkileyen her şey olarak değerlendirebiliriz. Geçmiş, şimdi ve gelecek zaman algıları insan için yaşantıyı bütünleyen özelliklerden bir tanesi olarak değerlendirilebilir çünkü insanın hem kendi içindeki kişisel yaşantısı hem de dış dünyayla kurduğu etkileşim zamansallık süreci içinde gelişir.

Bu düzlemde incelersek insan zihni her üçünü de şimdiki zamana kolayca adapte edebilir. İnsan bilişsel kapasitesini bölümleyerek şimdiki zamanda bir iş yaparken geçmiş ve geleceği düşünebilir. Gelecek zamanı hayal etmek bize umut verebilir ancak gelecekte yapılacak olan planlara çok fazla takılmak bizi geleceğe götüren eylemleri yapmaktan alıkoyabilir ve şimdiki zamanı yaşamamızı engeller. Aynı ihtimali, geçmiş zaman için de söyleyebiliriz. Geçmişte yaşananların çoğu, şimdiki zamanda olan birey için aldatıcı bir güvenlik sağlayan imitasyon sığınaklara benzetilebilir çünkü özünde yaşananlar değiştirilemez ve hoş olan anılar geçmiş olan ‘’an’’da kalmışlardır. Fakat tekrar vurguluyorum, burada olanlar tamamen aldatıcıdır ve insanların kendilerini zayıf hissettiği zamanlarda daha çok geçmişe takılma eğilimi gösterip şimdiki zamanı kaçırma ihtimalleri çok daha fazladır. Jung’un enerji kuramına göre bir yöne verilen değer diğer bir yöne verilen değeri azaltacaktır. Aslına bakıldığında kaçırılan zaman tamamen ‘’şimdiki zamandır’’.

Şimdiki zamana dönmeyi zorlaştıran etmenler arasında geçmişe çok fazla takılmak, geçmişle ilgili düşüncelere ve eylemlere verilen değerle birlikte şimdiki zamana verilen değerin azalmasıdır. Aynı şekilde bunu gelecek zaman için de söyleyebiliriz. Daha açıklayıcı olmak gerekirse:

Örneğin, geçmişte olan başarıları sürekli düşünüp bunlarla sürekli ve zaman alıcı bir şekilde ilgilenmek, şimdiki zamanda başarabileceğimiz çoğu şeyi engelleyebilir. Aynı zamanda geçmişte olan kötü bir anıyla ilgili çözülemeyen noktaları çok fazla düşünmek de şimdiki anı kaçırmamıza yol açabilir.

Örneğin, geleceğinize yön verecek eylemler üzerine kendinizi alıkoyamadan, tekrarlı şekilde düşüncelere dalmak da “şimdiki zamanı” kaçırmamıza yol açabilir.

Şimdiki zamanı kaçırmak sadece yaşantımız üzerinde dengemizin bozulmasını değil aynı zamanda psikolojik sağlığımızın da kötü etkilenmesine, sosyal ilişkilerimizin bozulmasına sebebiyet verebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde odak noktasının şimdiki zaman üzerinde genişletilmesinin önemi çok daha net anlaşılmaktadır.

Geleceğim nokta ise tamamen şimdiki zamanda olma olanağı değil. Çünkü insan oluşturulan takvimler, dünyanın ve diğer gezegenlerin dönme süreleri kadar rasyonel bir varlık değildir ve irrasyonel yönlerimiz de olduğundan şimdiki zamanda, geçmiş ve gelecek zamanlara kıyasla daha fazla kalmak oldukça normaldir. Bu gelecekteki hayallerimizi ve geçmişteki anılarımız üzerinde de koruyucu bir etki yapacak gelecekteki hayallerimizin gerçekleşme imkanlarını artıracak bir yöntemdir. Geçmiş ve geleceğe olan zamansal dönüşlerimizde de bize daha fazla keyif veren zamanlar haline gelecektir.

Yolculuğun kendisi bizi mutlu eder. Varılacak yer değil.

– Dan Millman

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir