Yazının ilk serisinde dizilerin daha çok davranışsal etkilerinden bahsetmiştim. Bu yazıda ise daha çok duygusal etkilerinden bahsetmek istiyorum. Öyle ki bu konunun tartışmaya oldukça açık olduğunu düşünüyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki dizilerin davranışlara olan etkileri konusunda literatürde pek çok kaynak bulabilmiştim fakat duygulara olan etkileri ile literatürde çok fazla kaynak olmadığını farkettim. O sebeple pek fazla kaynak kullanamadığım bir yazı olacak. Şunu da belirtmeliyim ki cevaplandırmaktan çok cevap arayacak bir yazı olması muhtemel 🙂
Önceki yazıda da bahsettiğimiz gibi dizilerin günlük yaşantımıza etkileri olduğunu ortaya koyan pek çok araştırma mevcut. İzleyicilerin dizilerdeki yaşamlara özenerek bu yaşantıyı kendi yaşantılarına yansıtma çabaları da bunlardan birisiydi. Bu bilgiden yola çıkarak hareket edelim. Bir aşk dizisi hayal edelim, bazı ilişkiler göze ne kadar hoş geliyor değil mi? Tabi ki aşk üçgenlerinden bahsetmiyorum şu tatlış aşıklarımızı kastediyorum. Birbirleri için canını verebilecek, her zaman anlayışlı, sevgi dolu ve fedakar çiftlerimizden. Dışarıdan bakıldığında ne kadar güzel, ne kadar özendirici. Bu dizimizde bir de sahne hayal edelim şimdi. Aşıklarımız el ele tutuşmuş sahilde yürüyorlar, hava yağmurlu ve fonda çok güzel bir aşk şarkısı. Ne kadar güzel değil mi? Şimdi bu sahneyi gerçek hayatta kendimize uyarlayalım. Sahilde sevgilimizle el ele geziyoruz ve yine hava yağmurlu. Tıpkı dizilerdeki gibi(!). İşte kafamdaki soru işaretleri tam olarak burada başlıyor. Tam bu noktada kafamızda sürekli tam olarak gerçekleştiremediğimiz bir sahne ortaya çıkıyor olabilir mi? Öyle ki aslında o an hiçbir şey dizideki gibi değil. Yağmur biraz romantik ama soğuktan titretiyor, arkada ki o içi kıpır kıpır eden fon müziği yok. Acaba bir şeyler eksik mi kalıyor?
Demem o ki acaba günlük yaşantılarımızda izlediğimiz dizilerde yaşandığını algıladığımız duygulara ulaşma gibi bilinçsiz bir hedefimiz olabilir mi? Dışarıdan izlerken çok hoşumuza giden bazı hareketleri yine dışarıdan olumlu tepkiler almak için yapıyor olabilir miyiz? Bence cevabı evet. Tıpkı davranışlarımızda olduğu gibi duygularımızda da bu geçerli. Nasıl dizilerde gördüğümüz davranışları, yaşam tarzlarını, konuşmaları model alıp bunlara günlük hayatımızda ulaşma çabamız varsa duygular içinde aynısı geçerli. Dizilerde ki o doyum noktasına ulaşmayı hedefliyoruz.
İşin asıl kötü noktası ise bu doyum noktasına ulaşamıyor oluşumuz. Az önce de bahsettiğim gibi dizilerdeki karakterleri dışarıdan izliyoruz, ilişkilerinin, hayatlarının en ince ayrıntısına kadar gözlemleyebiliyoruz. Fakat gerçek hayatta bu mümkün değil. Kimse hayatımızı bu kadar yakında incelemiyor ve hatta kimse bize diziyi izlerken ana karaktere verdiğimiz kadar önem vermiyor, ilişkilerimizi hayatımızı merak etmiyor. Acaba bu bizlerde hayal kırıklıkları yaratabilir mi?
Bir dizide hızlı araba kullanan bir karakteri devamlı olarak izlediğimizde ve karakteri sevdiğimizde onun bu davranışı taklit ettiğimiz bir çok araştırmanın bulgularında yer alıyor. Bu davranışı göstererek bu konuda tatmin sağlayabiliyoruz. Peki ya bu davranışımız dizi karakterimiz kadar olumlu dönüş almazsa? Bu davranışlarımıza, taklitlerimize rağmen arkadaş çevremizde onun kadar popüler olamazsak?
Dizilerden kaynaklı olarak sürekli olarak dışarıdan izleniyormuş gibi hissetmemiz ve davranmamız çok olası. Yolda yürürken bile tıpkı dizilerdeki gibi ağır çekimde yürüyormuşsunuz, herkes sizi izliyor gibi hissettiğiniz veya güneş gözlüğünüzü çıkarırken dizilerdeki o efekt geliyormuş gibi düşündünüz mü hiç? Günlük yaşantımızda aslında çok sıradan olan pek çok şeyi diziler dolayısıyla fazlasıyla anlamlandırıyor olabiliriz. Ama bu anlamlandırmanın karşılığında bir dizi karakteri kadar karşılık alamayınca bir hayal kırıklığı ve memnuniyetsizlik içerisinde olmamız muhtemel.
Uzun lafın kısası günlük hayatımızda yaptığımız her şeyde, ikili ilişkilerimizde, davranışlarımızda, konuşmalarımızda dizi karakterleri gibi göz önünde olmak istiyoruz. Başta verdiğim örnekteki gibi sevgilimizle el ele yürürken belki birilerinin bizi gözetleyip özenmesini, ay ne kadar tatlılar demesini istiyoruz. Hatta ve hatta yatakta uzanıp tavana bakarken düşündüklerimiz bir dış ses tarafından seslendirilip herkese duyurulsun istiyoruz. Belki de hayatlarımız birer dizi olsun bizlerde herkesin hayatında başrol olalım istiyoruz.
Yazıyı sonlandırmadan da her şeyin sonuna birer “mı acaba?” eklemek istiyorum. 🙂