Giriş
Bu çalışmanın amacı, psikoloji son sınıf öğrencilerinin trans bireylere, terapi esnasında nasıl bir yaklaşım sergileyeceklerine dair bilgi edinmek, homofobiklik düzeylerini analiz etmek ve aslında trans bir bireyle görüşmeye hazır olup olmadıklarını anlamaktır.
Dünya Sağlık Örgütü, cinsel sağlığı tanımlarken “cinsellik fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur” diyor. Dolayısıyla herkesin böyle bir hakkı vardır. Özgür olarak, birey olarak, sağlıklılık içeren halidir. Birey bunu istediği şekilde yaşayabilir. Yüksel (2011)’e göre, “DSÖ cinsellik tanımında aynı karşıt cinsellikte olmak gibi eşcinsellik de tam zamanlı, yaşamın özel ve kamusal alanlarını kapsayan, bir kimlik ve var oluş biçimi olduğunu açıklıkla ifade edilmektedir”.
1970’lerin ortasında Amerikan Psikologlar Birliği (APA) eşcinselliğin bir hastalık olmadığını duyurmuştur. DSM’den eşcinsellik çıkarılmıştır (APA, 1973). Sonrasında Dünya Sağlık Örgütü (WHO, 1990), Amerikan Psikanaliz Derneği (APSAA,1991), Amerikan Ulusal Sosyal Çalışmacılar Derneği (NASW, 2003) eşcinselliğin insan cinselliğinin doğal ve pozitif bir varyasyonu olduğunu, lezbiyen, gey ve biseksüellerin insan onuruna yaraşır bir şekilde kabul görme ve desteklenmeyi hak ettiklerini ilan etmişlerdir (TPD, 2015). Günümüzde bilimsel bir şekilde kanıtlanmış olmasına rağmen, maalesef halen hastalık sanılmaktadır. Halk arasında bu konuların sanki hiç yokmuş gibi davranılması ve konuşulduğu zaman tabu olarak kalması kültürde anlaşılabilir bir noktayken bunu meşrulaştırmak, konunun açıklığa kavuşturulmasını engellemektedir. Bunlara yardımcı olan işin önemli bir boyutu medya üzerinden bakanların kendi meslek alanlarının dışında bir konu hakkında kanıta dayanmadan “inanç” kelimesiyle bilgilendirme yapmalarıdır.
Günümüzde, trans bireylere yönelik baskı ve şiddetin varlığı aşikardır. Bu baskı ve şiddetin konusu, gücü kültürden kültüre değişmektedir. Ülkemizde, transfobi gittikçe artmaktadır. Bundan kaynaklı durumlarda yardım isteği gittikçe arttığı için psikologlara bu konuda düşen nedir, neler yapılabilir sorularına cevap vermek en mantıklısı olacaktır. İnsanların psikoloğa gitmesi onlar için atlatılması gereken yeterince büyük bir basamakken, bir de bu kısmı atlayıp sonrasında yardım istediği kişiden de güven alamaması durumu toplum için hayal kırıklığıdır. Bazı psikologlar eşcinsel/lezbiyen/biseksüel (GLB) kişiler hakkında olumsuz tutumlar sürdürmeye devam ederken, bazı GLB kişileri akıl sağlığı profesyonelleriyle olumsuz deneyimler yaşadıklarını bildirmiştir (Garnets, Hancock, Cochran, Goodchilds ve Peplau, 1991; Liddle, 1996).
APA ve Amerikan Psikoloji Derneği (APA) eşcinselliği bir hastalık olarak görmekten çıkarıyor, ve daha da ileri giderek, 1975’te aldığı bir kararla, psikologları, eşcinsellerin yaftalanmasına son verilmesi yönünde önderlik etmeye çağırıyor (Conger, 1975). Psikologların öncelikle bu alandaki sözlüğe hakim olması önem arz etmekde. Çeşitli çalışmalar, profesyonel psikoloji programlarında eşcinsel ve lezbiyen konularına vurgu yapmadığını göstermiştir (Buhrke, 1989; Murphy, 1992; Murphy, Rawlings ve Howe, 2002; Phillips ve Fischer, 1998; Phillips, 2000; Stein ve Burg, 1994; Whitman, 1995). Benzer çalışmalarda, öğrenciler konu hakkında ders almasına rağmen kendini trans bireylere yönelik terapiye hazır hissetmediklerini belirtirken (Phillips ve Fischer, 1998), ders almayan grup da hiç aşina olmadığını belirtmişti (Buhrke, 1989).
Yardım arayan trans bireylerin çeşitli hedefleri vardır, danışmanlık için çağdaş standartlara uygun ve çeşitliğe toleranslı, akıcı tutumlara sahip danışman gereklidir (Goldstein, 2014). Homofobik olan psikologların ya da insanların çoğunluğunun nedeni bilgisizlik olabiliyor. Bu çalışmada araştırma sonrasında görüşmecilere Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) çıkardığı Psikologlar İçin LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu verilmiştir.
Metot
Araştırma Abant İzzet Baysal Üniversitesi psikoloji son sınıf öğrencilerinde trans bireylere yönelik terapide nasıl olacaklarına dair bilgi edinmek, homofobiklik durumlarını anlamak ve aslında özellikle trans bir bireyle görüşmeye hazır olup olmadıklarını anlamaktır.
Çalışma Grubu
Araştırmaya üniversite Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencilerinden 3 kadın 2 erkek katılmıştır. Örneklem heterojen olması açısından öğrencilerin farklı şehirlerde yaşamasına dikkat edilmiştir.
Veri Toplama Araçları
Bu çalışmada veri toplama yöntemi olarak derinlemesine mülakat yapılmıştır. Derinlemesine mülakat, araştırılan konunun bütün boyutlarını kapsayan, daha çok açık uçlu soruların sorulduğu ve detaylı cevapların alınmasına imkan veren, yüz yüze, birebir görüşülerek bilgi toplanmasına imkan veren bir veri toplama tekniğidir (Tekin, 2006). Görüşme soruları hazırlanmadan önce, araştırma konusu ile ilgili ulusal ve uluslararası alan yazın taraması yapılmıştır. Sonrasında sorular sorulma sırasında göre hazırlanmıştır. Mülakat sırasında gidişata göre farklı sorulardan devam edilmiştir. Bazı sorular sorulmamış ya da bazıları üzerinden yeni sorular, mülakat sırasında sorulmuştur. Görüşme sırasında ses kaydı alınmış, katılımcılar bu konuda bilgilendirilmiştir.
Bulgular
Mülakat sırasında çeşitli sorular sorulmuş ve katılımcı cevap konusunda baskısız bırakılma konusunda özenli davranılmıştır. Öğrencilere araştırma konusu hakkında bilgi verilmiş, çoğunluğun terimleri karıştırmasının ardından TODAP’ın Psikologlar İçin LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu’ndan tanımlar kısaca bahsedilmiş ve açıklık kazandırılmıştır.
Son sınıf öğrencilerine başlangıç olarak “Terapi sürecinde kişilerin cinsel yönelimi terapi sürecini nasıl etkiler?” sorusu sorulmuş ve çeşitli cevaplar alınmıştır. Genel olarak Sevgi, Ahmet, Zeynep ve Hasan keskin olarak “Etkilemez, bunun terapimle bir alakası yok” derken, Semra konuyu “Benim değerlendirmem açısından, terapiyi yöneltecek kadar etkili değildir ama danışan için, o terapiye gelme nedeni gibi, ya da gelmesine neden olan sorun için bir sebepse o zaman önemi vardır” olarak açıklıyor. Ahmet ise “Sorunun içeriği çok önemli içindeki duygular çok önemli. Bu duyguları kabul etmiş mi etmemiş mi. Eğer etme aşamasındaysa onun seçeneklerini belirlemek önemli” olarak ekliyor.
Öğrencilere cevabının bilimsel olarak kanıtlandığı kapalı uçlu bir soruyu soruyoruz: “Trans olmanın bir hastalık olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna kesin olarak hayır cevabını Sevgi ve Semra’dan alırken, Ahmet “saplantı” olduğunu, Hasan ise “seçim” olduğunu söylüyor. Ahmet, saplantı ibaresini “Konuyu araştırmaya başladığımda böyle düşünmüyordum ancak sonradan araştırınca normalde insanların intihar oranlarıyla cinsiyet değiştirme ameliyatı olanların intihar oranları daha fazla daha farklı. Bu veba gibi bir hastalık olmayabilir ama bir saplantı olduğunu düşünüyorum.” Peki trans oldukları için mi saplantıları oluşmaya başlıyor yoksa saplantıları oldukları için mi trans oluyorlar? “Saplantı olduğu için trans oluyorlar bu doğal olmayan bir durum.” olarak saplantı kavramını açıklıyor.
Normal ve seçim, tercih kelimeleri üzerinden kendilerini açık olarak heteroseksüel olarak bildiren katılımcılara, “Heteroseksüel olmanıza ne gibi nedenler yol açtı? Heteroseksüel olduğunuza ne zaman karar verdiniz? Heteroseksüelliğinizin geçici bir tutku olması mümkün mü? Eğer hiç eşcinsel ilişkiniz olmadı ise, bu tür bir ilişkiyi tercih etmeyeceğinize yönelik düşünceniz nedir?” sorularını kapalı uçlu olarak sorduk. Katılımcılar bu sorulara kısa bir şekilde cevap verdiler. Heteroseksüelliği normal ve doğal olarak tanımlayıp, “Doğal süreçler, doğal olan neyse onu devam ettiriyorum. Bunu düşünmedim. Ben normal olanı seçtim” şeklinde belirttiler.
Trans bireylerin kültürden kaynaklı yaşadıkları sorunlara (baskı, dışlanma, şiddet) karşı terapi sürecinde nasıl destek olursunuz? Sorusunda, katılımcıların düşünme süresi diğer sorulara göre daha fazla. Burada empati yapmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz. Cevaplar birbirinden çeşitli olmasına karşın teması “sakin olmak, bazen saklamak, uyum sağlamak” olarak görüyoruz. Hasan bu konuyu “İçinde bulunduğunuz kültürü değiştiremeyeceğimiz için biraz kişiden kişiye değişiyor ama belli kişilerin yanında saklamasından yana olurdum. Kişinin fiziksel psikolojik sağlığı için.” diyerek açıklıyor.
Empati konusunda dereceyi arttırarak “Heteroseksüel bir terapist olduğunuzu düşünelim, danışanınızın bunu anladıktan sonra sizi aşağılaması yadırgaması ve dışlaması ne hissettirir?” sorusunu sorduğumuzda Ahmet ve Sevgi’nin güldüğünü görüyoruz. Semra, Hasan ve Zeynep üzüleceklerini belirtirken; Zeynep terapiye bu şekilde devam edemeyeceğini terapötik ilişkinin sağlam kalmaması durumunda bitirebileceğini ifade ediyor.
Trans bireylerin aile kurmasına yönelik algıları için “Trans bireylerin evlat edinme süreçleri hakkında ne düşünüyorsunuz?” Heteronormatif cevaplar veren katılımcılar dahil olmak üzere bütün katılımcılar olumlu görüşe sahip. Zeynep, “En başta kötü düşüncelerim vardı ama sonra düşündüm ki anne baba olmak herkesin hakkı. Doğal yollarla çocuk sahibi olmayan heteroseksüel çiftler de var. Bence biri bunu istiyorsa birey, sağlıklı birey yetiştirebileceğine inanıyorsa bunun etken olacağını düşünmüyorum. Daha ön yargısız daha hoşgörülü. Sonuçta ne heteroseksüel anne babalar da var ama neler olduğunu görüyoruz” olarak açıklıyor.
Önemli olarak görülen sorulardan biri heteroseksüellikle mutluluk arasında bir bağ olup olmadığı konusuydu. Bu soru cevaplandıktan sonra “Danışan olarak gelen trans bireylerin, heteroseksüel olmasına yönelik teşvik etmeye çalışır mısınız?” sorularak soruların birbirini ketlemesi engellendi. Bu sorunun öneminden dolayı katılımcıların cevapları birbirinden ayrı öneme sahip. Katılımcıların cevapları şu şekilde oldu: “Kişi kendi tercihini kendi yapar ama bilinçaltımda olurdu. Yine de bildiklerimi uygulamaya çalışırdım” (Ahmet), “Bu şekilde daha mutlu olacağını düşünürüm. Çocuğunun olmasını istemem. Bu toplum bunu kaldırmıyor. Heteroseksüel olursa daha mutlu olur. O yüzden umarım, içsel olarak olur zorlamayla olmaz. Keşke olsa diyorum ezilmeseler rahat yaşasalar. Evliliğin yasal olduğu bir ülkede olur ama. Kültürden dolayı isterim. Kimse ezilmeyecek olsa rahat olur” (Sevgi), “Heteroseksüeller birbirlerine nasıl duygusal bağlılık hissediyorlarsa onlarda birbirlerine bağlılık hissediyorlar. Duygusal bağlılık hissediyorsa mutlu olur” (Zeynep), “Hayır olmaz, ülkemiz nezninde düşündüğümüzde hetero dışındaki bireyler için çok zorlu imkanları olan bir yer ama mutluluğu heteroluğa bağlayamam onu teşvik edemem. Kendi hayatının farklı noktaları konusunda mutlu olmasına teşvik edebilirim en fazla” (Semra).
Soruların değişkenlik bildirmesinin ardından son olarak katılımcılara bu konuda hissettikleri yeterlilik düzeylerini sorduk: “LGBTİQ+ terimlerinin ne kadarını bildiğinizi düşünüyorsunuz? LGBTİQ+ için yazılar makaleler kaynaklar haberler ve verilerden güncel olarak bilgi alıyor musunuz?” Cevapları genel olarak kısaltmanın açılımı şeklinde oldu. Katılımcılar bilgilerinin eksikliğini kendileri ifade ettiler. Mülakat sırasında da terimler oldukça karıştırıldı. Bu yüzden bilgilendirme yapıldı.
Sonuç/ Tartışma
Mülakatların sonucunda katılımcıların cevaplarının durumsal olarak benzerlik gösterdiğini görüyoruz. Son sınıf öğrencilerinin tolerans gösterdiği durumların farklılaştığını görebiliyoruz. Araştırmayı sadece son sınıflara yapıldığından dolayı bazı genellemelere açıkça varabiliyoruz. Öğrenciler, dört yıllık eğitim sonrasında dahi cinsiyet konularına açıkça hakim değildir, toleransları değişiklik göstermektedir. Eğitim programlarında seçmeli olarak verilen cinsiyet dersini katılımcılardan hiçbiri almamıştır. Phillips ve Fischer (1998)’ın çalışmasında 107 psikoloji lisansüstü öğrencisine yapılan anketten alınan sonuçlara göre, bu öğrencilerin sadece %15 i GLB (gay lezbiyen biseksüel) meseleleri üzerine odaklanmış dersler almış, neredeyse yarısı ise GLB konuları hakkında çok kültürlü dersler almıştı. Buna rağmen katılımcıların çoğu, danışan almaya hazır olmadıklarını belirtmişlerdi.
Katılımcılar ilk sorulara gergin cevaplar vermiş ve tedirginlik bildirmişlerdir. Görüşmenin sonlarına doğru konu hakkındaki eksik bilgilerini sorular vasıtasıyla anlamış ve sorular sorulurken temel terimleri karıştırmışlardır. Buna rağmen “LGBTİQ+‘a ne kadar hakimsiniz?” sorusuna kısaltmanın açılımını yaparak, ölçerek cevap vermişlerdir. Ancak katılımcıların hepsi “İ” harfinde kalmıştır. Trans, travesti, transseksüel ayrımını yapmakta güçlük çekmişlerdir. Hiçbir katılımcı konu hakkında bilgili olduğunu beyan etmemiştir. Bunun görüşmeciye çok iddialı geleceğini düşünmüş olabilirler.
Öğrenciler bu konuda kendilerini geliştirmeyi lüks dahilinde görüyorlar. Danışanların gelmeyeceğini düşünüyorlar, aksi taktirde bilgi eksikliklerini alenen fark edip bu konu hakkında bir girişimde bulunabilme ihtimalleri yüksek olurdu ancak bilmedikleri durum onlar için rahatsızlık verici gözükmedi. Trans bireylerin danışan olarak gelme ihtimalleri az ve bu durumu o an değerlendirebilecekleri, baş edebilecekleri bir durum olarak görüyorlar.
Üniversite son sınıf öğrencilerinin cinsel yönelimler için seçim/tercih/doğal olmayan ibarelerini kullanmaları, üniversitede verilen eğitimi sorgulamaktan çok öğrencilerin kendi kişisel gelişimleriyle de bağlantılı görülüyor. Transları normal olmayan olarak tanımlarken, heteroseksüelliği “normal ve doğal olanı” seçmek olarak bildiren katılımcı heteronormatif cevaplar verirken bunu doğal seçilim ve evrimle ilişkilendiriyor. Katılımcı lisans programında cinsiyet ve LGBTİQ+ hakkında odaklı bir ders almamış ve bu konu hakkındaki araştırmalarının 2015 yılında olduğunu bildirmiştir, interseks ve trans kavramlarını karıştırmaktadır. Kavramları bilen öğrenci de yine aynı şekilde bunun bir seçim olduğunu belirtmiştir.
Çalışma 5 katılımcıyla gerçekleştiğinden örneklem doyurucu değildir. Heterojenlik azdır bundan dolayı yaklaşık cevaplar gözlenmiştir. Katılımcıların aynı okulda aynı sınıfta eğitim görmesi örneklemin darlığını daha da kötü yönde etkilemiştir. Az örneklemle çalışılmak istendiğinde bu konuda, başka okullar tercih edilmesi heterojenliği sağlayacaktır. Yine de doyurucu bir örneklem konu için önemlidir.
Katılımcıların hepsinin heteroseksüel olup olmadığı bilinmemekte ancak yine de örneklem içinde trans ya da eşcinsel birey olması araştırma sorusunun, sorun olmaktan çıkacağı bir noktaya getirilmesini sağlayabilirdi. Trans bireylere yönelik terapi sırasında oluşacak tedirginlik/korku/homofobiklik muhtemelen bir trans birey tarafından sağlanamazdı. Bir trans birey ya da eşcinsel birey karşısına bir trans geldiğinde sorulan soruları nasıl cevaplardı, bunlar bir sonraki araştırmalara konu olabilir.
Eğitim konusunda çalışmalar, eğitimin etkisinin olmasına rağmen öğrencilerin tedirginliğini ifade etse de bu çalışmaların kültürel uyarlılıkları sorgulanmalıdır. Ülkemizde kültürel ve dini nedenlerden dolayı homofobiklik yaygındır ve bundan dolayı insanlarımız bu konuda bilinçsizdir. Verilecek her eğitim, her bilgi değer içerir. Öğrencilerin ve alandaki meslektaşlarımızın bu konuda özellikle çalışması lazımdır. Öğrencilerin konuyu anlamak ve empati kurmak için o günü beklemesi, sağlıklı bir terapötik ilişkiyi doğurmaz. Bu sırada görüşmeci, karşıdaki kişiyi anlamak yerine tanımakla uzun bir zaman geçirecektir. Tanınma durumu bitince kişiyi etiketinden ayıracak ve ancak o zaman anlamaya başlayacaktır. Bu durumların önlemesi için konu hakkında bilgilenme çok önemlidir. Özellikle, yardım isteğini eyleme dönüştürebilen insanların sayısı sınırlıyken, bireylerin yardım istediği insanlar tarafından homofobikliğe uğraması yahut onları yadırgaması kişi için kaldırılmaz bir durum olabilir.
Sonuç olarak, psikoloji öğrencilerinde yapılan bu araştırma gözlenen sonuç cevapların değişkenliğine rağmen genel itibariyle hazırlıksız olduklarını ancak yadırgamayacaklarını belirtmektedir. Soruların gidişatına göre yadırgama ve cinsiyetçi tutumları değişen öğrencilerin konu hakkındaki bilgi eksiklikleri kendileri tarafından farkedilmiştir. Mülakat sonrasında öğrencilere görüşmeci tarafından TODAP’ın Psikologlar İçin LGBTİ’lerle çalışma kılavuzu verilmiştir.
Kaynakça
- Biaggio, M., Orchard, S., Larson, J., Petrino, K., & Mihara, R. (2003). Guidelines for gay/lesbian/bisexual-affirmative educational practices in graduate psychology programs. Professional Psychology: Research and Practice, 34(5), 548.
- Buhrke, R. A. (1989). Incorporating lesbian and gay issues into counselor training: A resource guide. Journal of Counseling & Development, 68(1), 77-80.
- Daniel, J. H., Roysircar, G., Abeles, N., & Boyd, C. (2004). Individual and cultural‐diversity competency: Focus on the therapist. Journal of Clinical Psychology, 60(7), 755-770
- Goldstein, A. (2014). Transgender counseling attitudes among first year graduate students in counseling and clinical psychology (Doctoral dissertation, Arizona State University)
- Lambdaistanbul, (2006). Psikolojide Cinsel Yönelim ve Eşcinsellik Tartışmaları, 29.06.2006 tarihinde Lambdaistanbul sitesi: http://www.lambdaistanbul.org adresinden alındı.
- Murphy, J. A., Rawlings, E. I., & Howe, S. R. (2002). A survey of clinical psychologists on treating lesbian, gay, and bisexual clients. Professional Psychology: Research and Practice, 33(2), 183.
- Phillips, J. C., & Fischer, A. R. (1998). Graduate students’ training experiences with lesbian, gay, and bisexual issues. The counseling psychologist, 26(5), 712-734.
- Tekin, H. H., & Tekin, H. (2006). :Nitel araştırma yönteminin bir veri toplama tekniği olarak derinlemesine görüşme. Sosyoloji dergisi, 3(13), 101-116.
- TPD, (2015). Türk Psikologlar Derneği ve LGBTİ Çalışmaları, 26.12.2018 tarihinde, Türk Psikologlar Derneği sitesi: https://www.psikolog.org.tr/index.php?Detail=1426 adresinden alındı.
- Yüksel, Ş. (2011). Eşcinsellik, Sosyal Dışlanma ve Ruh Sağlığı Sorunlarına Yaklaşım, 26.12.2018 tarihinde, Kaos GL sitesi: http://www.kaosgl.org/sayfa.php?id=6261 adresinden alındı.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir. Araştırmada görüşülenlerin isimleri değiştirilmiştir.