Günümüzde birçok mesleğin ne kadar karıştırıldığını biliyoruz. Bu, içinde bulunduğumuz sistemin en büyük hatalarından biri olsa da bizler toplumu bilinçlendirmek için çabalıyoruz.
“Benim psikolojik problemlerim var mı?”
İçinden çıkamadığınız bir psikolojik problemle karşılaştığınızda ne yapardınız? Sanırım ilk olarak ailelerinize veya arkadaşlarınıza danışmakla başlayacaksınız. Peki, eğer hala çözülmediğini düşündüğünüz sorunlar olduğunda yapacağınız ikinci şey ne olacak? Çevreniz size bir psikoloğa gitmenizi önerecek veya siz kendi imkanlarınızla bu fikre kapılacaksınız. Peki size gerçekten yardımcı olacak kişilerin psikologlar olduğuna emin misiniz? Bunu soruyorum çünkü başvurduğunuz meslek grubunu ayırt etmeniz bu konuda çok önemli. Özellikle burada mesleklerin ayrıldığı noktalara yer vermenin daha uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü psikologları diğer mesleklerden ayıran bir meslek yasasının olmayışı hepimizin üzüntüsüdür.
Ülkemizde hastanelerin psikiyatri servislerine gitmek çok daha gözlenen bir durumdur. Birçok kişi psikologla görüştüğünü sanırken aslında psikiyatrla görüşür. Bunun altındaki sebep elbette psikologluk mesleğinin daha yeni yeni duyuluyor olması sayılabilir. Bu yüzden ilk önce psikiyatr ve psikolog arasındaki ayrımı bilmemiz gerekiyor. Psikiyatrlar, üniversitelerin tıp fakültelerinde eğitimlerini tamamladıktan sonra uzmanlıklarını psikiyatri alanında yaparlar. Psikologlar ise üniversitelerin genellikle Fen Edebiyat fakültelerinin psikoloji bölümünden mezun olan kişilerdir. Yüksek lisans eğitimi ile de klinik psikoloji, sosyal psikoloji, adli psikoloji, endüstri psikolojisi gibi psikolojinin farklı alt alanlarında uzmanlaşırlar.
“İlaç mı, o da ne?“
Bu iki meslek grubunda danışanların aklına gelen ilk soru “Hangisi ilaç yazıyordu?” olacaktır diye düşünüyorum. Biz psikologlar, öğrenim hayatımız boyunca bazı zorunlu veya seçmeli dersler içinde ilaçları ve etkin maddelerini tanırız. Ancak meslek hayatımızda ilaç yazma yetkimiz yoktur. Zaten böyle bir talebimiz de genelde olmamıştır. Eğer psikolojik bir probleminiz için başvurduğunuz kişi size ilaç yazmışsa bir psikiyatrla görüşmüşsünüz demektir.
”Peki psikoloğa neden gitmeliyim?”
Bu soru daha mesleğe başlamadan çok kez duyduğum soruların başında geliyor. Birçok insan sıkıntılarını anlatacak kişileri etraflarında buluyor. Öyleyse psikoloğu onlardan ayıran bir özellik olmalı değil mi? Psikologlar insan ve hayvanların zihin ve davranışını “psikoloji’” bilimini ele alarak incelerler. Özellikle “Psikoloğa gittim ama bir işe yaramadı.” demiş veya birilerinden bu cümleyi duymuş olabilirsiniz. İlk bakışta herkesi psikoloğa gitme konusunda şüpheye düşüren bu cümlenin altında neler yattığını anlatmak isterim. Toplumda zaten “deli doktoru (!)” olarak bilinen psikologlar, kişilerin yanlış deneyimleri sebebiyle daha farklı konumlara düşebilmektedirler. Birçoğumuz -ki psikoloji okuyanlar da buna dahil- psikoloğa gitmeyi aklımıza bile getirmeyiz. İşte burada toplumun psikoloğa ve psikoloğa gidenlere karşı tutumu ön plana çıkmaktadır.
“Deli miyim ben de psikoloğa gideyim?“
Psikoloğa gitmeniz için deli olmanıza gerek yok. Hatta biz psikologlar bize başvuran hiç kimseye “deli” demiyoruz! Nasıl fiziksel sağlığımız konusunda sıkıntıya girdiğimizde hemen ilgili doktora başvuruyorsak, psikolojik sağlığımızı da aynı şiddetle düşünmeye önem vermeliyiz. Unutmayın Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre “sağlık; fiziksel, sosyal ve ruhsal iyi olma halidir.” Bu yüzden bu üç bileşene aynı derecede önem vermemiz gerekir. Çünkü yaşadığınız psikolojik problemler; iş hayatınızı, okul hayatınızı ve sosyal hayatınızı etkileyerek içinden çıkılmaz bir döngüye neden olabilir. Psikolog bakış açınızı değiştirmenizde ve sorununuzun fark edemediğiniz nedenlerini saptamakta size yardımcı olacaktır. Anlattıklarınızı mesleki etik standartlar çerçevesinde saklı tutacak, sizi hiçbir koşulda yargılamayacak, en önemlisi sizi hiç kimseden farklı görmeyecek veya ayırmayacaktır. Tabii şunu da bilmeliyiz ki psikologlar size ne yapmanız gerektiğini söylemeyecek ya da sizin yerinize asla karar vermeyecektir. İşte psikologları toplumdaki diğer insanlardan ayıran en önemli özellik budur.
Başvurmaya karar verdiğiniz psikolojik danışmanlık hizmeti son derece profesyonel yapılmalıdır. Psikoloğa gittiğinizde şunu düşünüyor olabilirsiniz “Sorunumu anlattım hemen çözüm bulmalıyım veya acil bir yola ihtiyacım var.” Sizin güvenilir bir hizmet alabilmeniz için belli standartlarda devam edecek olan görüşmelere düzenli olarak katılmanız ve sabırlı olmanız gerekmektedir. Hiçbir psikolog size tek bir cümle söyleyerek hayatınızı değiştirme yeteneğine sahip değildir ki bunu yaptığını iddia edenlerle karşılaşırsanız lütfen psikoloji mezunu olup olmadığına emin olunuz. Çünkü bizler, eğitim hayatımız boyunca psikoloji biliminin ayrıntılarını öğrenirken bir yandan uygulama sırasında yapmamız gereken doğruları ve yapabileceğimiz yanlışları da öğreniyoruz.
Değinmeye önem verdiğim bir diğer konu da medyada veya sosyal hayatımızda birçok kişinin sizin psikolojik problemlerinize yardım edebileceğinizi söylemesidir. Özellikle gündüz kuşağına katılan “kişisel gelişim uzmanı, yaşam koçu, ilişki uzmanı” diye kendilerini nitelendiren insanlara inanmak için sizi bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Çünkü Türkiye’de bu kişiler kısa süreli aldıkları sertifika eğitimleriyle sizleri kandırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Sizi daha fazla incitiyor ve bizim de mesleğimizin adının kötüye çıkmasına sebep oluyorlar. Tüm bu sebeplerden dolayı farkındalığımızın artması çok önemli. Bir yerde okumuştum, psikologluk en az cerrahlık kadar önemlidir diyordu. Kimse ruhunuzda makas unutmasın diye lütfen başvurduğunuz kişinin psikolog olduğuna emin olunuz.
Ek okuma:
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.