Nedir Bu Mindfulness?

Son yıllarda strese ve duygusal güçlüklere karşı bilişsel kırılganlığı azaltmaya yönelik bir yaklaşım olarak farkındalığa büyük ilgi gösterildi. “Bilinçli farkındalık”, özünde yargısızlığı barındırdığı gibi aynı oranda yargısızlığın getirdiği kabulü de barındırır. “Kabul” ise Arapça kökenli bir kelime iken “iyi karşılanma, misafir etme, benimseme, yüzleşme, direnmeme,” anlamlarına da gelen fiili karşılar. Bütün olarak kişinin hata yaptığı durumlarda,...

Son yıllarda strese ve duygusal güçlüklere karşı bilişsel kırılganlığı azaltmaya yönelik bir yaklaşım olarak farkındalığa büyük ilgi gösterildi. “Bilinçli farkındalık”, özünde yargısızlığı barındırdığı gibi aynı oranda yargısızlığın getirdiği kabulü de barındırır. “Kabul” ise Arapça kökenli bir kelime iken “iyi karşılanma, misafir etme, benimseme, yüzleşme, direnmeme,” anlamlarına da gelen fiili karşılar. Bütün olarak kişinin hata yaptığı durumlarda, güçlük yaşadığında ya da zor durumlar karşısında kendisine karşı şefkat ve nezaket dolu olmasını temel alan mindfulness güncel halini Doktor Jon Kabat-Zinn’in çalışmaları sonucu 1979 yılında almıştır. Jon Kabat-Zinn Amerika’da stres üzerine çalışmalar yapan bir doktor iken hastalıkların tedavisinde sekiz haftalık stres azaltma programını uygulamaya başlıyor ve daha sonra bu tedavi şeklinin zihinsel ve bedensel sağlık için çok faydalı olduğunu görüyor, ardından Mindfulness tabanlı stres azaltma (MBSR) adlı bir terapi biçimi geliştiriyor.

Mindfulness Nedir?

MBRS ile yürütülen çalışmalar, iki ekol üzerinde temellenmektedir: Bunlardan ilki olan Langer için bilinçli farkındalık, “Dikkatin o anda olup bitenlere açık ama aynı zamanda da anın içinde tutulabildiği, esnekliğin ve yaratıcılığın ortaya çıkışını kolaylaştıran bir zihinsel süreç” olarak ifade ediliyor. İkinci ekol olan Kabat-Zinn için bilinçli farkındalık ise “Bilinçli farkındalık, kişinin o anda, dıştan ya da içten gelen uyarıcıları yargılamadan, eleştirmeden, merak, anlayış, şefkat ve kabullenicilikle izlediği bir zihinsel süreç” şeklinde tanımlanmaktadır (Erden, 2018).

İşin özünde olanı yargı barındırmadan gözlemleme ve an’ın içinde her ne oluyorsa olduğu haliyle deneyimleyebilme yetisiyle ilişkili olan mindfulness, kendinizi eksiksiz bir bütün olarak anlamayı ve kabul etmeyi öğreten en yeni farkındalık ve şefkat temelli 3. Kuşak psikoterapi ekolüdür. İçsel yaşantıları odağında barındıran bu ekol, içsel yaşantıların üçüncü bir kişi tarafından açıkça gözlemlenip değerlendirilemeyeceği için kişinin tüm bunları kendi farkındalığı üzerinden ortaya koymasını beklemektedir. İçsel deneyime dair farkındalık teşvik edilirken farkındalığın devamında kabul sürecinin altı çizilmektedir. Öz şefkat, öz nezaket, ortak bir insanlık duygusu ve farkındalığı içerir. Hem dikkat hem de kendinden şefkat, kişinin deneyimlerine karşı yargısızlığı beraberinde getirir. Şefkat yalnızca bir duygu ya da tutum değil hemen ardında eylem içerir. Zaten başkalarına karşı şefkat gösterilmesi de kendinden şefkat gerektirir.

Yaşam boyu yalnızca güzel olanı kapma peşinde, olumsuz düşünce ve duygulardan kaçınma çabasındayız. Oysa yaşam, zaman zaman zorlayıcı, kaotik ve üstesinden gelinmez halde olsa da yalnızca “iyi” olanı değil, “tüm” duyguları hissedebilmekle ilgili bir yolculuktur (Selvili, 2018). Hayatımızın fon müziğinde birilerinin sesi ile güçlü bireylerin kendi acılarına karşı kayıtsız ve sessiz olması gerektiği döndü durdu. Öyle yadırgamıyoruz ki düşüncelerimizi davranışlarımıza gerekçe olarak sunmayı, sorgulama ihtiyacı dahi duymuyoruz. Konu orada kapanıyor. Maalesef bu tutum, hayatın zorluklarıyla uğraşırken en güçlü başa çıkma mekanizmamızı kullanmamızı engellemiş oluyor.

Mindfulness, hissettiklerimizi bastırmamakla birlikte kendimize, üzüntümüzle olan ilişkimizi değiştirme fırsatı verir. Duygusal netliği arttırarak günlük hayatın içinde savrulmadan yaşamaya yardımcı olur. “O” duyguyu hissetmeye devam ederiz fakat artık “o” duyguyu, dayanamadığımız bir olgu olarak değil, olduğu gibi deneyimleriz. Nasıl olmamız gerektiği ile meşgul olmak yerine, nasıl olduğumuzla ilgilenmeye alan yaratırız.

Kendinize bir iyilik yapın ve kötü bir anda şu soruyu sormayı öğretin kendinize: “Eğer karşımda sevdiğim bir insan olsaydı şu anda ona nasıl yaklaşırdım?” Herkese gösterdiğin anlayışı biraz da sen hak etmiyor musun?


Kaynakça

Selvili, Z. (2018). Pembe Fili Düşünme (1. Baskı). İstanbul: İnkılâp Kitabevi

Erden, G. (2018). 3. Kuşak Bilişsel Davranışçı Terapiler Psikoterapi Kuramları II.

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir