Kaygı ve Endişe Üzerine

Kaygı, bedenin ve zihnin, gerçek ya da gerçek olmayan, tehdit ya da tehlike algısıyla oluşan bir durumudur. Bazen gözle görülür bir tehdit unsuru olduğunda ortaya çıkan kaygı, bazen de ortada gözle görülür bir tehlike olmadan tamamen algımız sonucu ortaya çıkabilir. Endişeli düşünceler kaygı oluşmasını tetiklerken kaygılanmak da endişeli düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu noktada da kaygı döngüsü oluşur.

Belirsizlik insan yaşamının bir parçası olarak her alanda karşımıza çıkan bir kavramdır. Bazı insanlar belirsiz görünen durumlar karşısında daha rahat olurken bazıları  belirsiz ya da öngöremediği durumlardan oldukça rahatsız olmaktadır. Belirsizlik ya da öngörülemez durumlar endişeli düşüncelerin oluşmasını tetikler. Belirsizliği daha iyi tolere edebilen insanlar daha az endişelenirken, tolere etmekte zorlananlar endişelenmeye daha yatkındır (Robichaud & Dugas, 2020).

Endişe Nedir?

Endişe, gelecekte yaşayacağınız olaylarla ilgili olumsuz sonuçlar meydana gelmesini beklemek ve bununla ilgili çözümler üretmeye çalışmaktır. Endişenin bir diğer tanımı, sonucu öngörülemeyen ancak olumsuz sonuçlanacağına inanılan gelecekle ilgili duyulan kaygıya eşlik eden bilişsel bir etkinliktir (Yılmaz, 2015). “Ya başıma … gelirse?” diye olası birçok ihtimali düşünerek buna hazırlıklı olmaya çalışmaktır. Örneğin; gelecek hafta bir sunumunuz var ve o güne kadar sayısız ihtimali düşünüyorsunuz. “Ya bildiğim her şeyi unutursam ya heyecanlanırsam?” gibi olabilecek kötü ihtimaller üzerine senaryolaştırma yapıyorsunuz. Bu noktada negatif ihtimal üzerinde durmanıza neden olan faktör endişeli düşüncelerimizdir.

Endişeli düşünceler kişinin kendisini korumaya almak ya da hayal kırıklığına uğratmamak adına çabalamasıdır. Kişinin olasılıklar arasında en negatif olanı düşünmesi sonucu kaygı ortaya çıkar.

Kaygı, bedenin ve zihnin, gerçek ya da gerçek olmayan, tehdit ya da tehlike algısıyla oluşan bir durumudur (France & Robson, 1997). Bazen gözle görülür bir tehdit unsuru olduğunda ortaya çıkan kaygı, bazen de ortada gözle görülür bir tehlike olmadan tamamen algımız sonucu ortaya çıkabilir. Endişeli düşünceler kaygı oluşmasını tetiklerken kaygılanmak da endişeli düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu noktada da kaygı döngüsü oluşur (Başpınar, 2007).

Kaygıyı hissetmeye başladığımızda genellikle kaygı ile ya da endişeli düşüncelerle savaşmaya çalışır ya da onları yok saymak için ekstra çaba sarf ederiz. Ancak bu uğraş kaygıyı ortadan kaldırmaz. Rahatsız edici duyguları bloke etmek için o anki durumdan, düşüncelerden kaçmaya çalıştıkça bir sonraki deneyimizde kaygı düzeyimizin daha da arttığını görebiliriz. Endişeli düşünceleri yok saymaya ya da bastırmaya çalışmak bu düşüncelerin sıklığını arttırır ( Robichaud & Dugas, 2020).

Bununla ilgili kısa bir deney olarak, beyaz bir ayı ya da “beyaz bir ayı” kelimelerini düşünmemeye çalışın. Geri kalan her şeyi düşünebilirsiniz. Büyük bir olasılıkla aklınızdan beyaz ayıyı atamadığınızı fark edeceksiniz. Deneyi uyguladığınız sonraki günlerde aklınıza tekrar tekrar beyaz ayının geldiğini fark edebilirsiniz. Endişeli düşünceleri yok etmeye çalışmak da bu şekilde işe yaramadığı gibi kaygının sürdürülmesine de sebep olur.

Doğamız gereği her birimiz zaman zaman kaygılanırız, kaygı ile ilişkili olan bedensel belirtiler hissederiz. Ancak bu durum kontrol edilmesi zor bir hal alıyor ve hayatımızı sekteye uğratıyorsa duygumuzu yok saymak ya da onunla savaşmak yerine anlamaya çalışmak bize yardımcı olacaktır.

Kaygı hissettiğimizde öncelikle o anki bir tehlikeye karşı mı kaygılanıyoruz? Hissettiğimiz belirtiler geçmiş deneyimimizle ilişkili mi? sorularını incelememiz kaygımızı anlamlandırmak adına önemli bir adımdır. Örneğin, daha önce sunum yapmış ve sunumu kötü geçmiş biri sunumdan önce endişeli düşüncelerle savaşmaya başladıysa, öncelikle bunun geçmiş bir deneyimle ilgisi var mı ya da olumsuz sonuçlanacağına dair inancının kaynağı nedir? Sorularının cevaplarını ve kaygı esnasında hissedilen duyguları not alması, kaygı belirtileri azaldığında düşüncelerine ve duygularına uzaktan bakması bu döngüyü değerlendirmesini kolaylaştıracaktır.

Kaygının sebep olduğu zihinsel ve fiziksel belirtileri hafifletmek için derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga gibi tekniklerden yararlanabiliriz. Ancak kaygının derecesi fazlaysa ve günlük hayattaki işlevselliği bozmaya başladıysa mutlaka bir uzman yardımı almak faydalı olur.

Kaynakça

Başpınar, P. (2007). Kaygının Bilişsel ve Fizyolojik Bileşenlerine Yönelik Tedavilerin Etkinliği, Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın.

France R. & Robson M. (1997) Cognitive Behavioural Therapy in Primary Care, London: Jessica Kingsley Publishers.

Robichaud, M. & Dugas, M. J. (2020). Yaygın Kaygı Bozukluğu (İtil, A., Bayraktar, E. & Özmeydan Z. Çev.). İstanbul: Psikonet Yayınları (Orijinal çalışma basım tarihi 2018).

Yılmaz, A.D. (2015). Endişe ve ruminasyonun kaygı ve depresyon belirtileri üzerindeki rolü. Türk Psikiyatri Dergisi, 26(2), 107-115.

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Yasemin Aksöz tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir