Kaygı hepimizin hayatında yer alan bir duygudur. Algılanan tehlikeye karşı huzursuzluk ya da tedirginlik hali olarak tanımlanabilir (Şahin, 2019). Bir yandan kendimizi korumak, plan yapmak vb. için gerekli bir mekanizma olsa da kontrolden çıktığında kişinin hayatını olumsuz etkiler.
Korkularımız kaygının kökünde yer alır (Clark & Beck, 2012). Bu iki duygu ne kadar benzese de ikisinin en büyük farkı somut tehlikenin varlığıdır. Kaygı bilinmeyen bir tehdite ya da iç karmaşaya verilen tepkiyken, korku bilinen bir dış tehlikeye odaklanır (Craig vd., 1995; Steimer, 2002). Bu yüzden kaygı bozukluklarına günlük dilde kuruntu bozukluğu da denir. Çoğu kaynak bu iki olguyu ayırsa da bazı araştırmacılar bu farkın net olmadığını öne sürüyor.
Kaygı, fiziksel, bilişsel, davranışsal ve duygusal semptomlardan oluşur (Clark&Beck, 2012). Kaygı, işlevselliği bozan ve kişinin kontrolünü ele alan yoğun bir durum haline gelirse kaygı bozukluğuna dönüşebilir. DSM-5’te özgül fobiler, sosyal kaygı bozukluğu, panik bozukluk, agorafobi ve yaygın kaygı bozukluğu olmak üzere beş kaygı bozukluğu vardır.
Son zamanlarda, kaygı atağı terimi oldukça popüler hale geldi. “Kaygı deneyimlemek” yerine “kaygı atağı ya da anksiyete atağı geçirmek” gibi terimler yaygın olarak kullanılıyor. Kaygı atağı terimi DSM-5’te yer almıyor. Peki kaygı atağı denilen şey aslında ne?
Kaygı atağına değinmeden önce karşılaştırma yapmak adına kısaca panik atağın ne olduğuna bakalım.
Panik atak nedir?
“Bir gün, herhangi bir uyarılma ya da neden olmadan, korkunç bir endişe üzerime çöktü. Ne kadar istikrarla nefes almaya çalışsam da sanki yeterince nefes alamıyormuş gibi hissettim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve öleceğimi sandım. Terliyordum ve başım dönüyordu. Hislerimi kontrol edemiyormuş gibi hissettim ve sanki boğuluyor ve doğru düşünemiyordum.”
-Panic Disorder: When Fear Owerhelmes’den bir alıntı.
DSM-5’te panik atak şöyle tanımlanır;
Yoğun korku ve rahatsızlıktan oluşan belirgin bir süreçtir, bu süreçte, aşağıdaki bulgulardan dört veya fazlası aniden ortaya çıkar ve 10 dakikada zirveye ulaşır:
- Çarpıntılar, kalbin güçlü atması veya kalp atışlarının hızlanması
- Terleme
- Titreme, sarsılma
- Boğulma veya nefessiz kalma duygusu
- Boğaza bir şey kaçmış da boğuluyormuş duygusu
- Göğüs ağrısı
- Mide bulantısı, karında rahatsızlık
- Baş dönmesi, bayılacak gibi hissetmek
- Derealizasyon veya depersonalizasyon
- Delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu
- Ölme korkusu
- Karıncalanma, uyuşma, hissizleşme
- Üşüme veya ateş basması
Panik atak, herkesin deneyimleyebileceği bir durumdur. Bu ataklar panik bozukluğun ana kriteri olsa da farklı bozukluklarda da yer alabilir. Panik atak şiddetli ve ağır fiziksel tepki ile karakterize edilir (National Institutes of Mental Health, 2016). Bu nedenle diğer durumlardan ve ataklardan ayırt edilmesi kolaydır.
Kaygı Atağı Nedir?
Birçok kaygı semptomunun tutarlı olarak belli bir zaman diliminde deneyimlenmesine kaygı atağı denir. Kaygı atağı DSM-5’te yer almamasına rağmen oldukça yaygın kullanılan bir terim. Kaygı herkes tarafından farklı deneyimleniyor ve bu da tanıları belirlemekte bir zorluk oluşturuyor.
Yine de genellikle şu semptomlarla ilişkilendiriliyor;
- Kolaylıkla irkilme
- Göğüs ağrısı
- Baş ağrısı
- Kuru ağız
- Bitkinlik
- Korku
- Asabilik
- Konsantrasyon eksikliği
- Kas ağrısı
- Eller ve ayakta uyuşma
- Kalp çarpıntısı
- Huzursuzluk
- Uyku problemleri
Kaygı atağı, aşırı endişenin zamanla şiddetlenerek karşı konulamaz bir düzeye yani tepeye ulaşıyormuş hissi uyandırmasına denir (National Institutes of Mental Health, 2016). Semptomlar saatler, günler ve haftalar boyunca sürebilir. Çoğu semptom panik atakla benzerlik gösterse de bazı araştırmacılar bunu iki ayrı atak tipi olarak kullanır. Göze çarpan farklardan biri kaygı atağının panik atağa göre daha az şiddetli olması, diğeri ise uzun süreli ve kalıcı olmasıdır.
Kaygı atağı çoğu literatürde yer alsa da henüz geçerliliği yoktur. Kaygı atağını kaygıdan ayıran net çizgilerin bulunmaması bunun önünde bir engel. Yani çoğunlukla bu durumun bir atak adı altında yer alıp almadığı tartışma konusu. Fakat, birçok ekolün özellikle de halkın bunu yaygınca kullanıyor olması göz ardı edilmemesi gerektiğini işaret ediyor.
Kaynakça
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Clark, D.A., & Beck, A.T. (2012).Anxiety and Worry Workbook: the Cognitive Behavioral Solution. New York: The Guilford Pres.
- Craig KJ., Brown KJ., Baum A. (1995). Environmental factors in the etiology of anxiety. In: Bloom FE, Kupfer DJ, eds. Psychopharmacology: the Fourth Generation of Progress. New York, NY: Raven Press; 1995:1325–1339.
- National Institutes of Mental Health. (2016). Panic Disorder: When Fear Overwhelmes.
- Steimer, T. (2002). The biology of fear- and anxiety-related behaviors. Dialogues in Clinical Neuroscience. https://doi.org/10.31887/dcns.2002.4.3/tsteimer
- Şahin, M. (2019). Korku, Kaygı ve Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları . Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi , 6 (10) , 117-135 .
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden İlayda Çalışkan tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.