Normal People filminde Marianne kendisini ve Connell’i “aynı toprağı paylaşan, birbirinin etrafında büyüyen ve yer açmak için bükülen iki küçük bitki” olarak tanımlıyor. Bu da aşkı, iki insanın birbirini en muhteşem şekilde biçimlendirmesidir. Aşk çoğunlukla budur aslında: birinin üzerimizdeki doğrudan etkisinin farkında olmak ancak bunun sıradanlaşması… Bu his bir yandan da sömürücü bir sistemde kişisel çıkarları bir kenara koyup saf ilgiye duyulan özlemi akla getiriyor.
İlk olarak kendimize şunu sorabiliriz: kapitalist bir sistemin ayakları altında deforme edilen sadece doğa mı? Veya sömürüyle eş anlamlı olan toplum mu? Yoksa her an yeni bir buluşla karşımıza çıkan, sermaye patronlarına yol açan teknoloji mi? Ya da zaten içinde olduğumuz bu kıskacın içinde duygularımız, aşklarımız da yıpratılmıyor mu?
Peki hangi anlamda aşk?
Aşk kavramı en azından bu yazıda bir duygu durumu ve ilişkilenme biçimi olarak ele alınmaktadır. Sosyolog Eva Ilouz Soğuk Yakınlıklar kitabında bir ilişkilenme biçimi olan romantik ilişkiler için “üretim bandında imal edilen ve olabildiğince hızlı tüketilmesi gereken bir ürün” tanımını yapar. Dolayısıyla bu da bizi kapitalizmin yeni bir yüzüyle tanıştırır: Duygu Kapitalizmi. Duygusal bağların kâr zarar analiziyle kurulduğu, özgürce alınıp satıldığı, zorlanmadan da elden çıkarılabildiği bir çağ, böyle isimlendirilebilir (Illouz & Aksoy, 2011).
Aşkı yeniden inşa etmek
Duygu kapitalizmi ve değişen sistem, aşkın yeniden inşa edilmesini gerektirir. Böylece genel bir çerçevede kapitalizm bireyi tüketen olarak ikiye ayırır. Ancak bu Hegel’in kaynaklarında da destek alan tanımıyla ne kendisi için üretim ne de kendisi için tüketimdir. Bir başkası için yani sermaye sağlayan için üretim ve tüketimdir. Çizdiğimiz taslaktan yola çıkarak da şunu söyleyebiliriz: kapitalizm duygularımızı kıskacına alır ve onları özgürce yaşamamıza izin vermez. Bunu da aşkı yaşayacak alan bırakmadığı gibi aşkı yaşayabilecek zaman da bırakmayarak yapar. Alan ve zaman aşkın özgürce yaşanabilmesi için önemli olan iki kavramdır. Aynı zamanda bunlar da kapitalizmin kıskacında sıkışmış haldedir (Doğan, 2015).
Kapitalizme rağmen aşk nasıl var olur?
Sistem içerisinde aşk mümkün müdür sorusundan ziyade aşk kapitalizme rağmen nasıl var olur sorusuyla başlamak önemlidir. Özellikle Karl Marx’ın kavramları çerçevesinde aşk, “şey ve ilişki” yaklaşımıyla ele alınır. Aşkın insani bir duygu olarak kapitalizmle ilişkisi incelenmeye çalışılır.
Kumaşı ve ipekli maddeleri üretmek mekanik bir süreç içerisinde somut ve anlaşılırdır. Ancak üretim ilişkilerini anlamak bu süreç içerisinde kumaş üretmeyi anlamak kadar kolay değildir. İnsanlar da belli koşullar altında toplumsal ilişkiler üretir ve Marx’a göre toplumsal ilişkiler de üretici güçlere sıkı sıkıya bağlıdır. Bu sebeple aşk kavramına toplumsal ilişkiler zemininde bakmak gerekir (Doğan, 2015).
Marx aşkı tüketilebilir bir “şey” olarak görmenin onun gerçek doğasını görmeyi de engellediğini savunur. Bu noktada ilişkiler bütünü olarak bakmak daha doğrudur. Çünkü aşka bir “şey” olarak bakmak onu herhangi bir kavrama, araca veya tüketim gerecine indirgemek anlamına gelir. Ve yalnızca bir ihtiyaç karşılayıcı olarak kavramamıza neden olur (Doğan, 2015).
Sonuç
Aşka olan inancı mümkün olabildiğince somutlaştırmak gerekir. Bu somutlaştırma, herkesle ve her şeyle bağ kurmanın yüceltildiği ama bağlı kalmanın aşağılandığı, aşkların ertelendiği, günlük yaşam kaygılarının gelişmek ve üretmek üzerine değil de nasıl daha çok tüketebilirim anlayışına evrildiği bir sistemde yapılmalıdır.
Nihayetinde sistem sevginin enerjisini üretemez. O yalnızca aşk etkileşimini kolaylaştırmak için tasarlanan ürünleri aşıklara sunar. Ancak sevgilinin kalbinde aşkı uyandırabilecek güce sahip değildir. Nefes alabilen bir aşkın var oluşu sadece iki birey arasındaki bedensel ilişkiyi ifade etmez. Yaşayan, sorgulayan bireylerin varlığına ve sevgiye, güce ve inanca da işaret eder.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Sena Şümür tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.
Kaynakça
Doğan, S. (2015). Felsefi Bir İnceleme: Aşkın Sonsuz Gücü. FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, (19), 291-310.
Illouz, E., & Aksoy, Ö. Ç. (2011). Soğuk yakınlıklar: duygusal kapitalizmin şekillenmesi. İletişim Yayınları.
Love under capitalism: Sally Rooney’s normal people (no date) The Rumpus.net. Available at: https://therumpus.net/2019/09/11/normal-people-by-sally-rooney/ (Accessed: January 30, 2023). https://therumpus.net/2019/09/11/normal-people-by-sally-rooney/