Jagten Film İncelemesi: Görgü Tanığı Belleği ve Kitle Psikolojisi

Yaşadığımız bir olayı anlatırken belleğimize ne kadar güven duyabiliriz?

Yaşadığımız bir olayı anlatırken belleğimize ne kadar güven duyabiliriz? Hatırladığımız detaylar bizi yanıltıyor olabilir mi? Bu ve bunun gibi sorular bellekle ilgili birçok çalışmanın yürütülmesine olanak tanıdı. Özellikle de psikolojinin alt alanlarından biri olan adli psikoloji alanında önemli kavramların ortaya çıkmasına neden oldu.

Film

Jagten (Onur Savaşı) filminde de hem bellek yanılsamalarını hem de kitle psikolojinin etkilerini görmekteyiz. Filmde Lucas adlı karakter yaşadığı kasabanın kreşinde çalışmaktadır ve etrafındaki insanlar tarafından saygı duyulan birisidir. Lucas’ın yakın arkadaşının kızı olan Klara, Lucas’ın çalıştığı kreşe gitmektedir ve Lucas’a karşı çocuksu bir aşk beslemektedir. Ergenlik dönemindeki abisi tarafından pornografik içerikler gösterilen Klara, bu görüntüleri ve Lucas’a duymuş olduğu yakınlık hislerini zihninde farklı şekilde kurgulayarak, Lucas’ın kendisini taciz ettiğini kreş müdüresine anlatır. Daha sonra bütün kasabaya yayılan bu olay Lucas’ın sorgusuz sualsiz tacizci olarak yaftalanmasına neden olur.

Görgü Tanığı Belleği

Öncelikle Klara’nın belleğinde meydana gelen çarpıtmaları ele aldığımızda bu durumun nedeninin ‘’görgü tanığı belleği’’ olduğunu anlıyoruz. Bu kavramla ilgili yapılan çalışmalara baktığımızda da ilk olarak Hugo Münsterberg’in (1908), ”Tanık Kürsüsü” adlı kitabını yayınlaması, konuyla ilgili bir dönüm noktası yaratmış oldu. Daha sonra ise bellek, psikoloji ve adli suçlar bir arada değerlendirilmeye başlandı. Kitabın ardından yapılan ilk deneysel araştırmalarda; olayın üstünden geçen zaman arttıkça tanık belleğinin doğruluğunun azaldığı ve özellikle çocukların ifadeleri alınırken yönlendirici soruların sorulmasının olayı, sorulan sorular çerçevesinde şekillendirip yeniden yapılandırarak farklı şekilde hatırlanmasına neden olduğu sonuçlarını ortaya çıkardı (Sporer, 2008). Konuyla ilgili psikolojinin yanı sıra hukuk alanında da araştırmalar başlatıldı. 

Amerika Birleşik Devletlerinde pek çok farklı eyalette sadece görgü tanıklarının yanlış  ifadesine bağlı olarak masum insanların ceza almış olması, olay sonrasında görgü tanıklarının belleklerinde yanılsamalar olduğu gerçeğini daha da güçlendirdi (Borchard, 1932).  1932 yılında bellekle ilgili yapılan bir çalışmada katılımcılardan ”Hayaletlerin Savaşı” adlı masalı okumaları ve daha sonra anlatmaları istenmiştir. Katılımcıların masalı yüzeysel bir şekilde; kendi geçmiş deneyimleri ve beklentileriyle yeniden kurgulayarak anlattıkları görülmüştür (Bartlett, 1932). 

Elizabeth Loftus’un Araştırması

1970’lere gelindiğinde ise bilişsel psikolojinin gelişmesiyle birlikte konu hakkında geniş ve kapsamlı araştırmalar daha çok önem kazanmaya başladı. Konuyla ilgili en önemli araştırma Elizabeth Loftus tarafından yapılmıştır. Yapılan araştırmada katılımcılara trafik kazasıyla ilgili video izletilmiş ve katılımcılardan aracın hızını tahminde bulunmaları istenmiştir. Araştırmanın önemli olan noktası ise iki ayrı katılımcı grubuna soruların farklı şekilde yöneltilmesiydi. İlk gruba ”arabaların birbirine çarptığı andaki hızı ne kadardır?” şeklinde sorulurken ikinci gruba ”birbirlerine çakıldıklarındaki hızları ne kadardır?” şeklinde sorulmuştur. Araştırma sonucunda ikinci grup (çakıldıklarındaki hızları şeklinde sorulan grup) aracın hızını daha yüksek olarak tahmin etmiş ve videoda olmamasına rağmen yerde cam kırıkları gördüklerini iddia etmişlerdir (Loftus ve Palmer, 1974). Yani sorgu esnasında kelime tercihi bile kişilerin olayı olduğundan farklı hatırlamalarına neden olmaktadır.

Filme tekrar baktığımızda da Klara’nın değerlendirmesini yapmak için gelen psikologun sorduğu soruların kapalı uçlu ve yönlendirici sayılacak sorular sorması Klara’nın olayı sorular dahilinde tekrar kurgulayıp belleğine yeni şekilde kaydetmesine yol açmıştır. Daha sonra Klara’nın annesine gerçekleri itiraf etmesine rağmen annesi Klara’yı olayın olduğuna ve doğru söylediğine inandırır. Bu durum etrafımızdaki konuşmaların, diğer kişilerin inancının belleğimizi nasıl etkilediğini, olmayan bir olayı olmuş gibi hatırlatma, olaylara detay ekleme ya da çıkarma gücüne sahip olduğunu göstermektedir. 

Kitle Psikolojisi

Kasaba halkının Lucas’a yaklaşımına baktığımızda da kitlenin birbirini etkileme gücünün ne kadar yüksek olduğunu görebiliyoruz. Kitle içinde bilinçten kopan bireyler, kendilerine özgü olan düşünce sistemi ve kişiliklerini, fikirlerini, sorgulama sistemlerini bir kenara bırakırlar. Kitle içinde olan herkes aynı amaç ve görüşü benimser (Le Bon, 1997). Filmde de başlangıçta Klara’nın yanlış belleği kreş müdüresini ve psikologu, daha sonra ise güç kazanarak tüm kasabayı etkiledi. Kişi sayısı arttıkça da inanca duyulan bağlılıkları arttı.

Benimsenen ortak görüş aynılığı, kişinin sadece kitle içindeyken gösterdiği bir kişiliğe dönüşür (Le Bon, 1997). Lucas’ın en yakın arkadaşlarının dahi Lucas’ın tacizde bulunmuş olduğuna inanıyor olması ve aksi bir durumu düşünmemeleri kitlenin kendi içinde ortak bir doğru ortaya çıkarmakta olduğunu ve kitledeki insanların zeka, iş ve güçlerinden bağımsız olarak yeni bir inanç oluşturduklarını göstermektedir. 

Sonuç

Toplumda olan olaylara baktığımızda da hırsızlıklar, cinayetler ve diğer suçlar kimi zaman görgü tanı belleği kimi zaman da kitlenin etkisiyle suçlular suçsuz, masum kişiler de suçlu konumuna gelebilmektedir. Ve bu nedenle yaşanan olaylar, bizim içinde bulunduğumuz toplumdan, deneyimlerimiz ve algılayabildiklerimizden bağımsız değildir.

Kaynakça
  • Bartlett, F.C. (1932). Remembering: A study in experimental and social psychology.
    Cambridge, England: Cambridge University Press.
  • Borchard, E.M. (1932). Convicting the innocent: Errors of criminal justice. New Haven:
    Yale University PressLe
  • Bon, Gustave(1997), Kitleler Psikolojisi,HayatYayınları,İstanbul.
  • Loftus, E.F., & Palmer, J.C. (1974). Reconstruction of automobile destruction: An
    example of the interaction between language and memory. Journal of Verbal
    Learning and Verbal Behavior, 13, 585-589
  • Münsterberg, H. (1908). On the witness stand: Essays on psychology & Crime.
    Doubleday
  • Sporer, S.L. (2008). Lessons from the origins of eyewitness testimony research in
    Europe. Applied Cognitive Psychology, 22, 737-757. 

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Elif Ayça Ölmez tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir