“Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” der Tolstoy Anna Karenina’nın girişinde. Adına aile dediğimiz kapalı kutuya madalyonun öbür tarafından baktığımızda haklıdır da. Mutsuzluk biriciktir. Dolayısıyla her ailede farklı bir sebepten kaynaklanır. Bu sebepleri tek tek incelememiz imkansızdır ancak açımızı genişlettiğimizde mutsuz ailelerin, işlevsiz ailelerle ilişkisi olduğunu görürüz.
Duygusal olarak zedelenmiş ve kendi içinde parçalanmış bir aile ilişkisi içinde bireyler zorlu dış dünya şartlarıyla baş etmekte zorlanırlar. Ancak bu olumsuz olay örgüsü en çok da ilk toplumu ailesi olan çocukları etkiler. Başından aşkın işleri, gezecek yerleri, ödeyecek borçları ve yapılacak alışverişleri olan anne babalar bir de çocuklarına ayıracak vakit bulamazlar. Dolayısıyla böylesi bir dünya çocuklar için hiç de umut verici olmaz.
Aileyi dönen bir çark olarak ele aldığımızda her bir parçanın birbirini etkilediğini de kabul etmek gerekir. Virginia Satir’e göre aile üyelerinin hem birey hem de aile olarak işlevselliklerinin değerlendirilmesi önemlidir. Çünkü düzensizlik ve aksaklıklar aile işlevselliğini baltalamaktadır (Gladding, 2011).
İşlevsiz Aile
İşlevsiz aile, bireylerin ihtiyaçlarının diğerleri tarafından göz ardı edilmesiyle karakterize edilir. Yani işlevsiz aileler, çocuklarında büyümeyi artıran deneyimleri teşvik etmekten ziyade engeller. Dolayısıyla bu tür aile sistemlerinde ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayacak becerilerden yoksundur. Ebeveynler evdeki sorunları yok sayar. Hatta dikkati evden uzaklaştırmak için bir çocuk günah keçisi ilan edilir. Bu konuları gündeme getiren çocuklar ise ebeveynler tarafından utandırılır veya cezalandırılır. İşlevsiz ailede kuralların çoğu görünmezdir ve bilinçaltındadır. Kimse bunu tartışamaz ve bunun hakkında konuşamaz. Yani aile içindeki ölçütler dışarıdaki insanların beğenisine göre belirlenir. Dolayısıyla bireyin bu ölçütleri değiştirmeye hakkı yoktur. Mükemmeliyet kuralı kişinin kendi değerinin ve düşünüşünün hiçbir önemi olmadığını ifade eder. Bu nedenle bu kuralların geçerli olduğu ailelerde büyüyen çocuklar en temelde mutsuzdurlar. Sonuç olarak kendilerini değersiz bulurlar, değişime inanmazlar ve umutsuzdurlar.
İşlevsiz ailenin bir diğer özelliği de suçlamadır. Herkes herkesi suçlar. İş yaparken hata yapan anne suçu çocuklarının gürültü yapmasında bulur. Algılama özgürlüğü, düşüncelerini ifade edebilme özgürlüğü, isteme veya reddetme özgürlüğü yoktur (Cüceloğlu, 1994).
Bu tür ailelerde yetişmiş, duygusal olarak olgunlaşamamış bu çocukların iç çocuğu beslenmediğinde veya ifade özgürlüğüne izin verilmediğinde, sahte veya birbirine bağımlı bir benlik ortaya çıkar (Whitfield, 1987).
İç Çocuk
Gerçek benliğimiz yani Alice Miller’ın tabiriyle “iç çocuk” şu şekilde açıklanır; içimizdeki çocuk, her birimizin canlı, enerjik, yaratıcı ve tamamlanmış olan parçamıza atıfta bulunur; o bizim gerçek benliğimizdir (Whitfield, 1987). Eğer çocuk sağlıklı bir gelişim ortamında bulunmuşsa iç çocuk ile iç ana-baba arasındaki iletişim sevgi ve saygıya dayalıdır. Her iki taraf birbirini dinler ve birbirlerinin isteklerini ciddiye alır, ilişkide denge kurmaya çalışır. Diğer yandan aksi oluşmuşsa bu iletişim karşılıklı sevgi ve saygıya dayanmaz (Cüceloğlu, 1994). Çocuğuna gülümseyen, hasta olduğunda ona ilacını veren, sırtını ovan, düştüğünde elinden tutan anne baba çocuğuna sen değerlisin mesajı vermiş olur. Bunlar anne babanın yansıtmalarıdır. Sözsüz mesaj olarak verilen bu davranışlar çocuğun benliğini sözlü mesajlardan daha çok etkiler (Cüceloğlu, 1994).
İşlevsel Aile
Sistemik aile işlevselliği bakış açısından değerlendirildiğinde aile içerisinde sahip olunan ritüellerin bireyin eğlenme ihtiyacını, aile içi bağlılığın ve desteğin bireylerin sevgi ve ait olma ihtiyacını karşılamada önemli olduğu düşünülmektedir (Usta, 2019). Araştırma sonuçları sevgi/ait olma psikolojik ihtiyacının %85’inin aile işlevselliği alt boyutları tarafından açıklandığını göstermiştir. Özellikle aile içi destek ve aile içi bağlılık bireylerin ait olma ihtiyaçlarını karşılamada önemli birer faktördür (Usta, 2019). Evirgen (2010) aile atmosferi içerisinde sevildiğini hisseden bireyin olumlu bir benlik algısı geliştirdiği ve güvenli bağlanmaya sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Kendileriyle ve başkalarıyla nasıl sağlıklı ilişkiler geliştireceğinden emin olmayanlar ise çocukları olduğunda kendileri de işlevsiz bir aile oluşturmaya devam ederler. Ancak bu döngüyü kırmak mümkündür. Bu ailelerin ortak davranış kalıplarını gözlemleyerek işlevsiz aileleri daha iyi anlamak iyileştirme yolunda atılabilecek en büyük adımdır (Nittle, 2021).
Her bir aile üyesi, aile içerisinde kendi oluşturdukları yaşam stiline göre davranmakta ve böylece dinamik bir aile sisteminin oluşmasına katkı sağlamaktadır (Carlson ve Robey, 2011). Adler aile danışmanlığının amaçları, ailelerin sorunlarına ve danışma sürecinden beklentilerine göre değişiklik gösterse de aile üyelerinin öz saygılarını arttırmak, aile içindeki karar alma sürecine katılımlarını sağlamak, sosyal ilgilerini teşvik etmek ve aile üyelerine etkili dinleme, iletişim ve çatışma çözme becerilerini kazandırmaktır (Dinkmeyer vd., 1987; Dinkmeyer ve Dinkmeyer, 1992).
Sonuç
Aile dediğimiz imkansız karadelik eğer yozlaşmışsa ve bozulmuşsa, ışık tutmadığımız, içini kurcalamadığımız sürece kısır bir döngü içinde durmaksızın kendini tekrarlar. Problemli çocuklar bu tür ailelerde yetişir. Eğer bu sürece engel olunmazsa bu çocuklar da ileride aile kurar ve kendilerine benzeyen çocuklar yetiştirir. Ortak hafızası zaten kötülüklerle dolu olan insanlık, iyileri kötüye, kötüleri ise daha kötüye çevirerek kendi yıkımından kaçamaz.
Kaynakça
Cüceloğlu, D. (1994) Yetişkin Çocuklar. İstanbul: Sistem yayıncılık.
Dinkmeyer, D. C., Dinkmeyer Jr, D. C. ve Sperry, L. (1987). Adlerian counseling and psychotherapy. Columbus: Merrill Publishing Co.
Dinkmeyer, D. C. ve Dinkmeyer, D. C. (1992). Adlerian family therapy. R. L. Smith ve P. Stevens-Smith (Ed.), Nittle, N., 2021. What Is a Dysfunctional Family? [online] Verywell Mind. Available at: [Accessed 1 September 2021].
Evirgen, N. (2010). Aile İçi Örüntülerin Çocukların Algıları Açısından İncelenmesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
Ladin, S. (2011). Aile terapisi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Yayınları, Ankara.
Usta, M. (2019). Aile İşlevselliğinin Psikolojik İhtiyaçları Karşılamadaki Rolü. Aile Psikolojik Danışmanlığı Dergisi, 2(2), 1-20.
Whitfield, C. L. (1987). Healing the child within: Discovery and recovery for adult children of dysfunctional families (Recovery Classics Edition). Health Communications, Inc.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Oğulcan Veli Öztürkmen tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.