Ergenlik dönemi; bir insanın hayatında fiziksel, bilişsel ve sosyo-duygusal olarak en çok gelişim ve değişim görülen dönemlerdendir. Hızlı bir şekilde gerçekleşen hormonsal ve bedensel değişimler, cinsel olgunlaşma, boy ve kiloda ani artış ergenin yaşayışına yansıyan fiziksel değişimlerdendir. Ayrıca, ergen daha idealist ve akılcı düşünmeye, sorunlarına kendisi çözümler üretebilmeye başlamaktadır. Akranlarıyla ve okulda daha çok vakit geçirmesiyle birlikte sosyal olarak gelişmekte; kabul görme, beğenilme ve ait olma ihtiyacı artmaktadır. Bir yandan da ergen kendini tanımaya başlamakta, kendine bir kimlik inşa etmenin temellerini atmaktadır. Erikson’a göre, ergenlikte çözülmesi gereken çatışma kimlik kazanmaya karşı rol karmaşasıdır. Kimlik oluşumu da dahil olmak üzere tüm bu değişimler ve gelişmeler ise ergenin duygu, davranış ve tutumlarında değişikliklere yol açar. Ergenin bu sürece uyum sağlamaya çabası, ergende gerginliğe yol açar.
Gençlerin duygusal hayatları gelişmeleri ile ilgilidir. Bu duygusal hayat, gencin çocukluk yıllarından getirmiş olduğu problemlerle bağıntılıdır. Buna göre ergen, bir taraftan çocukluktan getirdiği problemlerle uğraşırken, diğer taraftan yenilerine alışmak zorundadır. (Varış, 1963.) Çocukluktan getirdiği problemlerin azlığı ergenin var olan problemleriyle daha fazla uğraşmasına olanak sağlayabilir, böylece ergen daha sağlıklı bir duygusal gelişim gösterebilir.
Eski ve yeni kültür elemanlarının yan yana bulunduğu ve çatıştığı, hamle yaparak gelişme çabası içinde bulunan toplumda ergen, olaylara karşı takındığı tavırla birlikte neyin doğru, haklı, gerekli olduğu gibi değerlendirici hükümlerin verilmesi gereken durumlarda çatışmaya düşmektedir. (Varış, 1963.)
Ailesi dışında yeni sosyal ortamlara girmeye ve daha çok vakit geçirmeye başlayan ergen için, akranları en önemli bilgi ve ilgi kaynağıdır. Cinsel gelişim ile beraber, bir başka akranına karşı cinsel ilgi de bunun yanında gelir. Sosyal olarak uyum sağlamak ergen için oldukça önemlidir ve ergenin kimliğinin gelişiminde de büyük role sahiptir. Sosyal istenilirlik ve beğenilme kaygısı da ergenin gerginliğini arttıran unsurlardandır.
Gerginlik ve çatışmaların sonucunda ergen kendini çaresiz hissedebilir bu nedenle duygularını dışavurumu saldırganca ve düşmanca bir hal alır. Bu düşmanca tutumlar genelde ana-babaya, akranlara, öğretmene veya ergenin kendisine yöneliktir.
Ergenin kendisine yönelik düşmanca tutumları; olumsuz beden algısından, yalnızlık hissinden, dışlanmaktan kaynaklanıyor olabilir. Benlik saygısı düşük olan, istismar veya ihmal mağduru olan veya otoriter ebeveyne sahip olan bir ergen, çatışmalarını çözemediği gibi bunların kendisi kaynaklı olduğunu düşünebilir. Artan risk davranışı ve kendine zarar vermeyi amaçlayan çeşitli etkinliklere girişimi artabilir. Ebeveynin onaylamayacağı davranışlar daha ilgi çekici hale gelebilir. Ayrıca ergen kendisine karşı olan düşmanca tutumlarını başka insanlara ve/veya nesnelere yönelterek de dışa vurabilir. Saldırgan bir spor dalıyla uğraşmak Freud’a göre, saldırganlığın toplum tarafından kabul edilebilir bir biçimde dışa vurulmasına izin verir.
Daha çok karşılaşılan düşmanca tutum ise ebeveyne karşıdır. Duygusal gelişim ve düşünme yapısının şekillenip ergene özgü bir hale gelmesiyle beraber ebeveynin davranışları, düşünceleri ve istekleri sorgulanmaya hatta eleştirilmeye başlanır. Bunlarla beraber, ebeveynle çatışma yaşanan değerlerde bir artış meydana gelir. Ergen kimlik kazanımı ile beraber daha bağımsız olmak isterken, ebeveyn ergene aksi yönde bir tutum sergilememelidir. Çünkü bu durumda ergen ebeveyni düşman olarak görmeye başlar. Ayrıca artan sorumluluklar ile beraber ergenin üstüne düşenler artmaktadır, bir yandan da ergenin buna uyum göstermesi beklenmektedir.
Ergenlik yıllarında ana ve baba kontrolüne karşı gelişen tepki ile birlikte aynı zamanda baş gösteren otorite ihtiyacı duygusal gerginlik yaratır. Bu çağda çocuk, ana baba kontrolünden kurtulup, bağımsızlık kazanma ihtiyacındadır. (Varış, 1963.)
Ebeveynin kontrol uygulamaları, ergenin uyum sorunları ve benliği bağlamında değerlendirildiğinde psikolojik kontrol, ergenlerin yalnızlık hissinin ve ilişkisel saldırganlığın artmasında önemli bir pay sahibi iken; davranışsal kontrol, ergeni yalnızlık ve saldırganlık gibi uyum sorunlarından koruyabilmektedir. (Sayıl vd., 2012, s.67)
Ergenlikte görülen düşmanca tutum ve davranışları, ergenlik döneminin genel doğasını özümseyerek anlamlandırabiliriz. Biyolojik olarak çok fazla değişmekte olan bedenine uyum sağlamak ve bir yandan da testosteron hormonunun salgılanmaya başlamasıyla, ergen için çok farklı bir süreç başlamış bulunmaktadır. Bununla birlikte sosyal ve duygusal gelişimin getirdiği çatışmalar da ergen için zorlayıcı faktörler olmaya başlar. Böylece ergen çocuklarda bazı dönemlerde daha da artarak (ilk ergenliğe kıyasla orta ergenlikte) düşmanca tutumlar gözlenebilir. Her ergende aynı şekilde gözlenmeyeceği gibi, yoğunluğu ve sıklığı da ergenin bireysel özellikleri ve mizacından dolayı farklılaşabilmektedir.
Kaynakça
Sayıl, M. Kındap, Y. Bayar, Y. Bayraktar, F. Kurt, D. Tığrak, A. Yaban,E. H. (2012). Ergenlik döneminde ebeveynlik ve ergenin psikososyal uyumu. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
Varış, F. (1963). Ergenin gelişimi. İstanbul: Özgü Yayınevi.