Bir Başkadır dizisi farklı insanların hayatlarının kesişmesini konu almaktadır. Aynı zamanda psikoloji ve sosyoloji kesişmesini de sunan yapımın sadece sosyolojik veya sadece psikolojik olarak incelendiğinde eksik kalacağını düşünerek diziyi 2 psikolog ve 2 sosyolog inceledik (Psikolog Cansel Akyüz, Psikolog Damla Gülmez, Sosyolog Sibel Elhan ve Sosyolog Büşra Nur Özgül). Her birimizin bir sonraki bölümü merak duyarak izlediği bu diziden ve dizinin karakterlerinden yaptığımız sosyolojik ve psikolojik çıkarımlarımızı sizlere sunmaktan büyük heyecan duyuyoruz.
Dizi yurtdışına “Ethos” adıyla pazarlanmaktadır. Ethos Yunanca’da “alışkanlık, gelenek” anlamına gelmektedir. Aristoteles’in retrotiğinde ethos, pathos ve logos vardır (Baba, 2018). İkna için bu üçlü gerekmektedir. Ethos hedefin güvenini kazanma ve kaynağın güvenilir olmasıdır. İsim seçiminin daha çok sözlük anlamına göre yapıldığını düşünüyoruz. “Alışkanlık, gelenek” anlamının Yunanca olarak sunulması aslında farklı kültürü temsil etmek için olabilir.
Dikkat! Yazının devamı spoiler içermektedir ve yazının daha iyi anlaşılması için öncelikle diziyi izlemenizi öneririm.
Jung’a Dair
Dizide yer alan Hilmi karakteri Jung’dan bu kadar bahsederken biz bahsetmezsek olmazdı. Jung’un (2005) anne arketipi “annelik” ile ilişkili olarak, bakım veren, besin sağlayan, sorumluluğu üstlenen özelliklerini taşır. Jung anne arketipinde “Bakire Meryem”i örnek gösterir. Dizide Meryem abisinin çocuklarına bakmakta, yemek ve ev işlerini yapmaktadır. Bunun yanı sıra Meryem ücret karşılığında olmasına rağmen Sinan’ın da yemeğini ve ev işleri yapmaktadır. Biyolojik olarak anne olmasada annelikle ilişkilendirilen özellikleri taşımasıyla anne arketipine Meryem karakterini örnek verebiliriz.
Yaşlı bilge adam arketipi akıl ve ahlak ile örtüşen bireylerin yetersiz olduğu durumda onlara yardım etmektedir (Jung, 2005). Dizideki Ali Sadi Hoca yaşlı bilge adam arketipine örnektir. Bunun yanı sıra toplum Ali Sadi Hoca’yı kutsallaştırmaktadır. Hoca’nın kabul etmemesine rağmen peygamber soyundan olması söylentileri, dokunduğunda Yasin’in “enerji” hissetmesi gibi kutsallaştırmalar mevcuttur. Hilmi’nin kahvehanedeki konuşması, bireylerdeki bir güce inanma anlayışının toplumsal olarak değişmesinin örneğini sunuyor. Meryem’i inancını ve Hoca’ya danışmasını sorgulayan Peri aynı zamanda şamandan bahsediyor.
Sorokin, toplumu bir “sosyo-kültürel varlık” olarak değerlendirmiştir. Ona göre toplum, belli anlam, değer ve kurallara sahip olan ve bu kurallar doğrultusunda etkileşim halinde bulunan bilinçli bireylerden oluşur (Sorokin, 1966; akt. Kongar, 2017). Sorokin’in üzerinde durduğu anlamlar noktasında özellikle ilgilenmemiz gereken manevi kültürdür; Meryem ve ailesinin yakın çevresinde sıkı sıkıya bağlı oldukları yazısız kurallar bu bağlamda değerlendirilmektedir. Sorokin’in, toplum tanımında kullandığı “bilinçli birey” kavramı karşılıklı olarak etkileşim halinde olan belli amaçlara yönelik bireyleri ifade etmektedir. Peri ve Meryem’in ilişkisinde olduğu gibi Sinan ve Meryem’in ilişkisindeki amaç örüntüsü de, toplumsal birleşmenin ve sınıfların bir arada bulunmasının belli amaçlar temelinde oluştuğunu göstermektedir.
Dizide ortak bilinçdışı kavramı geçmesine rağmen, daha çok kuşakların ortak anıları üzerine durulmuştur. Müzikler, çikolata kâğıdı, Yeşilçam havası ortak yaşantının, kuşağın paylaşımlarıdır. Oysa kolektif bilinçdışı tarihsel olarak geçmişten gelen insanların veya memelilerin hayatlarında sürekli tekrarlanan aktivitelerdir (Jung, 2015). En çok kullanılan örneği ise hayatında hiç yılan görmemiş bir çocuğun ilk kez yılan gördüğünde korkmasıdır. İnsanlığın yılandan gördüğü zararlar sonucu oluşan kolektif bilinçdışı sayesinde çocuk tepki vermektedir. Bu anlamda dizide ortak bilinçdışı ögesi gözlemleyemedik.
DİZİDEKİ PSİKOPATOLOJİLER
1.Dönüştürme (Konversiyon) Bozukluğu
Konversiyon terimi, dönüştürme anlamına gelmektedir. Kişinin bilinçdışı ruhsal çatışması simgesel bir çözüm olarak bedensel bir belirtiye dönüştürülür. Söz konusu belirti ya da bedensel işlev eksikliğinin ruhsal etkenlerle ilişkisinin olduğu düşünülür. Bu belirtinin ya da bedensel işlev eksikliğinin başlamasından veya alevlenmesinden önce birtakım çatışmaların ya da kişiyi zora sokan birtakım etkenlerin ortaya çıkmış olduğunun gözlenmesiyle böyle bir yargıya varılır (Köroğlu, 2012). Meryem ansızın bayılma şikayetleri ile hastaneye gider. Ancak bu belirtilerin nörolojik ya da genel tıbbi bir durumla bağlantısı olmadığından Meryem’i Psikiyatriste yönlendirirler. Meryem Psikiyatriste gittiğinde terapi seansı ilk görüşme ile başlar. Ancak görürüz ki Meryem kendi şikayetlerini anlatmaktansa abisinin eşinin şikayetlerini anlatmayla başlamayı tercih eder.
Meryem’in bilinçdışında yaşadığı çatışmalardan kaynaklı olarak günlük yaşayışında ortaya çıkan bu çatışmalar bilinç düzeyinde değildir. İzlediğimiz sahnelerde de belirli tetikleyici olayların ardından bayıldığı görülmektedir. Örneğin, bir akrabasının nişanında bayılması, Esra Erol (evlilik programı) izlerken bayılması gibi durumlar Meryem’in bilinçdışı düzeyde evlilik ile ilgili çatışmalarının olduğunu düşündürmektedir. Dizide Meryem’in tanısı “Histrionik konversiyon” olarak geçmektedir. DSM-5 Tanı Ölçütleri El Kitabı’nda yer alan bu tanının asıl adı Dönüştürme (Konversiyon) Bozukluğu’dur. Konversiyon belirtileri gösteren bireyler gösterilen belirtinin niteliği, anlamı ya da ortaya çıkardığı sonuçlarla çok ilgilenmeyebilir, bunlardan dolayı kaygılanmayabilirler (Köroğlu, 2012). DSM-5 Tanı Ölçütleri El Kitabı’nda “histriyonik” kavramı kişilik bozukluklarında yer almaktadır. Histiriyonik Kişilik Bozukluğu kriterlerinde bireyin ilgi odağı olma için yaptıklarıyla ilgili maddeler yer almaktadır. Meryem bu kriterleri karşılamamaktadır.
2.Yeğin (Majör) Depresyon Bozukluğu
Ruhiye karakteri ilk bölümden çökkün duygudurumu ile karşımıza çıkıyor. Günlük işlere, ailesine karşı ilgisiz olması bunların yanı sıra sürekli bitkin bir şekilde aşırı uyuması dikkatleri çekmektedir. Ruhiye’nin bu durumunun 2 yıldır sürdüğü dizide izleyiciye verilmektedir. Tetikleyici bazı olayların ardından ajite olduğu da görülmektedir. Dizinin ilerleyen bölümlerinde kendini öldürme girişimlerine rastlıyoruz. Elbette Ruhiye’nin kendi terapi süreci olması durumunda tanı için daha iyi bir değerlendirme yapılabilir. Ayrıca dizideki Psikiyatrist Majör Depresyon Bozukluğu tanısını söylerken Ruhiye’nin travmasını bilmemektedir. Belirli etmenler Travma Sonrası Stres Bozukluğuna karşı kafa karışıklığı oluşturmaktadır.
Dizide Ruhiye’nin geçmişinde olan cinsel istismar sahnesinin olmaması, travmayı görselleştirmemek doğru bir karar olmuş. Evinde pencerenin önündeki Trabzon hurmasının bilinçdışının etkisiyle cinsel istismarı hatırlatmaktadır. Bu nedenle kocası şiddetli şekilde hurma yediği için kontrolünü kaybedip saldırmıştır. Cinsel istismar sonucu bekaretini kaybeden Ruhiye, kendisiyle evlendiği için Yasin’e minnettarlık duyuyor ve Semiha’nın tecavüzcüsüyle evlendirilmiş. Bu iki örnek cinsel istismar mağdurunun toplum tarafından da mağdur edildiğini gösteriyor. Toplum mağduru da cezalandırıyor, hatta cinsel istismar faile yapılan damgalanmadan yine başka bir kadın failin kızı zarar görüyor.
3.Mutizm
İsmail’in (Ruhiye ve Yasin’in çocuğu) dizinin sonlarına kadar hiçbir yerde hiç kimseyle konuşmuyor oluşu dikkatlerimizi çekiyor. Baktığımızda da mutizmin tanımı da bu yönde olup “suskunluk” anlamına gelmektedir. Ancak Seçici mutizm dediğimizde “Bireyin başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, özgül toplumsal durumlarda (örneğin okulda) hiç konuşamıyor olmasıdır” (Köroğlu,2014). İsmail’e baktığımızda gördüğümüz kadarıyla tamamıyla konuşmuyor. Ancak farklı ortam ve kişilerle ilişkisini göremediğimiz için mutizmin seçici mi yoksa tamamen mi olduğuna yönelik net bir yorum sağlayamıyoruz. Ancak görülüyor ki İsmail’in konuşmaması herhangi bir iletişim bozukluğuna (akıcılık bozukluğu) veya otizme bağlı değildir.
4. Olası Durumlar
Sinan’ın annesi ile konuştuğu sahnelerde, babası veya komşunun oğlu olan ikinci erkek hakkında konuşulduğunda Sinan sinirlenmiştir. Sinan babasını sevmediği için kavrulmuş kıyma da yememektedir. Kendisinin cinselliğe davet olarak kullandığı el hareketleri de aslında bir gıdıklama hareketine benzemektedir. Bunlardan yola çıkarak, Sinan karakterinde Oedipus Kompleksinin varlığını yorumlayabiliriz. Temizliğini yapan, yemek hazırlayan ve kıyma kavuran Meryem’i annesine benzetmekte ve hayatında farklı kadınlar olmasına rağmen Meryem’in başörtüsünü koklayarak mastürbasyon yapmaktadır.
Sinan’ın annesinin evine baktığımızda çok fazla eski eşyanın yer aldığını, eşyaların büyük yer kapladığını, eşyaların yığın oluşturduğunu görmekteyiz. Bu durum akıllara DSM-5’te yer alan biriktiricilik bozukluğunu getirmektedir. Dizide karakterin sahneleri azdır ve bu konu üzerinde konuşulmamıştır. Bu nedenle DSM-5’te yer alan kriterlerin sağlanma durumuna dair yeterli bilgi bulunmaz, biz de şuan için bozukluktan bahsedemeyiz, dizi devam ederse belki bu konu üzerine daha fazla bilgi edinebiliriz.
TOPLUMSAL
Parçası olduğumuz topluma dair yansıtmalarıyla dikkatleri üzerine çeken Bir Başkadır, günlük yaşantımızı gözler önüne seriyor. İzleyicinin biz ve ötekiler çıkarımı yapabileceği sahneleriyle toplumsal gerçekliğin bir gösterimi olarak karşımıza çıkıyor. Kültür çatışması ekseninde işlenen yapımda heterojen toplum yapısının belli kısımları özellikle ele alınmış. Seküler-dindar, din-bilim, köy-kent ikiliklerinin özellikle incelendiği yapımda çatışmalara rağmen bir arada yaşama mecburiyeti dikkat çekiyor. Bir Başkadır, seyircisine toplumsal bir panorama sergiliyor.
Farklı sosyo-ekonomik düzeylerin yer aldığı ve farklı yaşam koşullarının bulunduğu İstanbul’da geçen dizide, alt kültürün kodlarını yaşam tarzında baştan aşağı yansıtan, alt sınıfı temsil eden Meryem ile ondan çok daha başka bir yaşam tarzına sahip olan, yüksek gelirli “aydın” kesimin, üst sınıfın temsilcisi olan Peri üzerinden anlatılan sınıfsal ayrım ile ilgili başlarda belirgin olarak hissettirilen farklılıklar, sonralara doğru az da olsa görünürlüğünü yitirmeye başlıyor.
Tönnies’in “cemaat ve cemiyet” ayrımında bahsettiği, sosyal ve ekonomik ayrılıkların yanında vurgulanan tabii ve akılcı irade farkının ortaya çıkardığı birliktelik ve bireyselliği açıklayan faktörler aslında yaşam ve düşünce farklılığıdır (Loomis, 1964; akt. Hazar, 2017; Kaya 2008). Bunun yanı sıra kırsal yaşamın benimsendiği topluluklarda cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal cinsiyet kalıpları oldukça fazladır. Alt kültür yapısının içinde öğrendikleri kalıp yargıların da etkisiyle ‘bir başka’ olan hayatlarında karşılaşan Meryem ve Peri, toplumun iki ayrı sınıfının karşı karşıya gibi durduğu noktada, hayata aynı yerden bakmaktalar. Aslında her iki kadınında içinde bulunduğu sınıf yapısında var olan, öğrendikleri kalıp düşünceler ve etiketlerdir.
Kişisel sorunların toplumsal temellere dayandırıldığı durumlar ortaya çıkmaktadır. Peter Berger, sosyolojik bakış açısını “özeldeki geneli görmek” şeklinde tanımlar (Bozkurt, 2014). Dizi izleyicisine psikiyatrist Peri, seküler ve modern bireylerin genelinin yaşam tarzının temsili olarak sunulurken; dindar ve geleneksel Meryem din ve gelenek ile daha sıkı bir yaşamı olan bireylerin bir temsilidir. Bir psikiyatri seansında bireylerin yüzleşmesi aslında sınıfsal yüzleşmenin de kısa bir gösterimi olarak değerlendirilebilmektedir.
Peri başını örten kişilere karşı tutumunu, önyargısının farkında olmasına rağmen devam ettirmektedir. Süpervizyonda annesinin başına örten kişilere olan kalıpyargılarından bahseder, burada sosyal öğrenmeden bahsedebilir. Dış grup homojenliği dış grup üyelerinin birbirlerine benzetme eğilimidir (Taylor, Peplau ve Sears, 2015). Peri’nin Meryem’i ararken başörtülü birini Meryem sanması ve daha önce evlerine temizliğe gelen kişinin adıyla Meryem’e seslenmesi (Hazal) buna örnektir.
Gruplar arası temas kuramı grupların birbiriyle teması sonucunda önyargıda azalmanın meydana geleceğini öne sürer (Taylor, Peplau ve Sears, 2015). Peri’nin, Meryem ile olan terapilerin ilerlemesi sonucunda temas artıkça önyargısında azalma meydana gelmiştir. İki grubun temasının sonucunu, ilk seansta filtre kahve Türk kahvesi konusundan sonra Peri’nin gittiği kafede Türk kahvesi siparişi vermesi ve Meryem’in filtre kahve yaparken “garip” hissetmesinde görüyoruz.
ETİK İHLALLER
Öncelikle belirtmek isteriz ki izlediğimiz dizilerde aşağıda bahsedilen etik ilkelere uyma zorunluluğu yoktur. Biz sadece bilgilendirmek için kendi mesleğimiz açısından etik ihlal durumlarına yer vermek istedik, Türk Psikologlar Derneği’nin Etik Yönetmeliği ışığında süpervizör, psikoterapist ve danışan ilişkileri açısından dizide rastladığımız etik ihlallere göz atacağız. Meryem’in Psikiyatristi Peri’nin, Meryem’in durumuna yönelik bir ilaç gerekli olmadığını ve bu sebeple Psikoterapi seanslarına devam edebileceklerini belirtmesi üzerine değerlendirmelerimizi Psikoterapi sürecine göre yaptık. İzlerken gözümüze çarpan bazı etik ihlaller:
- Psikiyatriste gelen Meryem’in başörtülü olması Psikiyatrist Peri’de yoğun bir öfke yaratmış ve bunu almış olduğu süpervizyonda süpervizörüne aktarmıştır. Bu noktada hastasına karşı saygı ve ayrımcılık yapmama ilkesini ihlal ettiğinin ve bu durumun mesleki olarak doğru olmadığının farkındadır. Ancak Peri süpervizörüne bu durumun defalarca olduğunu ve başörtülü olarak gelen her hastasında bunları hissettiğini belirtir. Bu noktada “Kişisel Farkındalık” maddesi aklımıza gelmektedir. Psikoterapist kendi kişisel sorunlarının getirdiği kısıtlamaların farkında olmalı ve buna göre hareket etmelidir. Ancak Peri bu durumun farkında olup kendi kişisel sorununu aşmadan gelen hastayı, hastanın yararını gözeterek başka bir Psikiyatriste yönlendirmek yerine Meryem ile seanslarını sürdürmeye devam etmiştir.
- İlk görüşmeye gelen Meryem’in psikoterapiye yönelik doğru ve yeteri kadar bilgilendirilmediği göze çarpmaktadır. Görüşmenin başında Psikoterapist danışan/hastaya görüşme sürecine, ücrete ve gizliliğin sınırlarına dair bilgi vermemektedir. Meryem ilk görüşmenin sonuna doğru ücreti sorar ve aynı zamanda görüşmenin sonunda haftaya aynı saatte görüşebileceklerini belirten psikiyatriste “Nasıl yani haftaya da mı geleceğim?” şeklinde bir soru yöneltir. Ayrıca bir sahnede Peri Meryem’in söylediği bir şeyi not alırken Meryem tedirgin olmuştur. Peri, Meryem ile olan görüşmelerini süpervizörü ile paylaşabileceği süpervizyon sürecinde olduğuna dair de herhangi bir bilgilendirme yapmamıştır. Psikoterapistin kişi ya da kurumlara karşı görüşme sürecine, ücrete ve gizliliğin sınırlarına dair bilgilendirme yapma ve doğru bilgi verme sorumluluğu vardır.
- Gülbin (süpervizör) ise süpervizyon verdiği danışanı ile gerçekleşen görüşmenin detaylarını Sinan’ a anlatmaktadır. Bu noktada gizliliğin ihlali söz konusudur.
- Gülbin’in Sinan’a anlattıklarına bakıldığında da süpervizyon verdiği danışanına karşı saygı duymadığı onun düşüncelerini eleştirdiği ve bu eleştiriyi de bir başkasına yaparak etik bir ihlal yaptığı görülmektedir.
- Meryem’in seans öncesi Peri’ye börek götürmesi ve Peri’nin kabul etmemesi ancak ilerleyen bölümlerde hastanın terapi sürecinden koptuğunu fark ettikçe son görüşmede Meryem’in peşinden koşarak börek istemesi kendi yararına hizmet ortamı oluşturmaya çalıştığını düşündürmektedir. Bu durumda da bir etik ihlal söz konusudur.
- Gülbin ve Peri’nin süpervizyon sürecine baktığımızda daha önceden arkadaş oldukları izlenimlerini çıkarabiliyorduk. İlerleyen bölümlerde de buna bir açıklık geldi ve Gülbin süpervizyon sürecini aniden sonlandırmak istediğini belirtti. Bunun sebebi olarak ise arkadaş oldukları için bunun doğru olmadığını öne sürdü. Gülbin ve Peri’nin süpervizyon seanslarının 2 sene boyunca yürüttükleri de izleyicilere verildi. Bu duruma baktığımızda “Çoklu İlişkiler” ilkesinin ihlali söz konusudur. Psikoterapist yakın ilişkide bulunduğu bir kişiyle ek bir rol üstlenerek mesleki rolü gereği profesyonel bir ilişki de kurmaya çalışmıştır ancak burada da görülmektedir ki çoklu ilişki üstlendikten sonra psikoterapist nesnelliğini, etkinliğini yitirmiştir ve her iki tarafında zarar gördüğü söylenebilmektedir.
- Sezonun son bölümüne geldiğimizde Peri’nin Melisa ile restoranda otururken hastasının tüm hikayesini daha önce anlatmış olup bunun yanı sıra bu sefer Meryem’in ismine kadar vermesi başlı başına bir gizlilik ihlalidir.
Sonuç olarak
Beğenerek izlediğimiz toplumu ve toplumdaki bireyleri konu alan diziyi birbiriyle ilişkili sosyoloji ve psikoloji bilim dallara ışığında inceledik. Toplumu bireyler arasındaki etkileşime, normlara, belirli kavram ve sembollere dayandırarak açıklayan Sembolik Etkileşim Kuramı içerisinde değerlendirebileceğimiz “Kentsel Antropoloji” (Cuff, Sharrock ve Francis, çev. 2013) çalışmaları, toplumun belli kesimlerinin incelenmesi bakımından önemlidir. Dizi, belirli toplumsal gruplar üzerinde bu kuram ve bakış açısı temelinde de incelenmeye oldukça açıktır. Toplumu oluşturan bireyin davranışları açısından sosyal psikolojinin de yer alması gerekmektedir. Diziyi izlerken Psikolojiye ilgisi olan her bireyin merak ettiği ve psikopatolojilerini merakla arama butonlarından arattığı psikopatolojiler mevcuttur. Etik ihlalleri yorumlayarak, mesleğimizin her alanında ve her zaman etik ilke ve kurallara göre hareket etmemizin gerekliliğini ve önemini bir kez daha anımsatmak istedik.
EK OKUMALAR:
Mitolojiden Gelen Psikolojik Terimler Oedipus ve Elektra
Depresyonda Bilişsel Bozukluklar
Jung Arketipleri ile Tarkan: Gümüş Eyer
Irkçılığa Dair Önyargı ve Ayrımcılık: The Help
Kaynakça
- APA. (2013). Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayısal El Kitabı-DSM 5 (Beşinci Baskı). (E. Köroğlu, Çev.). Ankara:Hekimler Yayın Birliği.
- Baba C. (2018) Retorikte Pathos’un Yeri. VIII. Mantık Çalıştayı Kitabı içerisinde
- Bozkurt, V. (2014). Değişen Dünyada Sosyoloji. (10. Baskı) Bursa: Ekin Yayınevi.
- Cuff, E. C., Sharrock, W. W. ve Francis, D. W. (2013). Sosyolojide Perspektifler. (Ü. Tatlıcan, çev.). İstanbul: Say Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi: 2006)
- Hazar, Ç. M. (2017). Toplumsal Bi̇çi̇mler Okulunun İki̇ Öncüsü Tönnies İle Simmel’i̇n İleti̇şi̇me Katkısı. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, (44).
- Jung, C. (2005). Dört Arketip (2. baskı) (Z. A. Yılmazer, çev.). İstanbul: Metis Yayınları (Orijinal çalışma basım tarihi: 1976)
- Jung, C. G. (2015). Kişiliğin gelişimi (D. Olgaç, çev.). İstanbul: Pinhan Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi: 1970)
- Kaya, K. (2008). Küçük Gruplar Sosyolojisi (3. baskı). Isparta: Fakülte Kitabevi
- Kongar, E. (2017). Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği. (20. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Köroğlu, E. (2012). Klinik Psikiyatri. Ankara: HYB Yayıncılık.
- Köroğlu, E. (2016). Klinik Psikopatoloji . Ankara : HYB Yayıncılık.
- Loomis, C. P. (1964). Community and Society (Gemeinschaft und Gesellschaft-Ferdinand Tönnies). The Michigan State Üniversity, Michigan.
- Oya, B. (Yönetmen). (2020). Bir Başkadır [Dizi]. Türkiye: Krek Film.
- Taylor, S. E., Peplau, L. A. ve Sears, D. O. (2015). Sosyal Psikoloji (4. Baskı) ( A. Dönmez, Çev.). Ankara: İmge Yayınları.(Orijinal çalışma basım tarihi: 2003)
- Türk Psikologlar Derneği (2004). Türk Psikologlar Derneği Etik Yönetmeliği. Erişim Tarihi, Kasım 2020, https://www.psikolog.org.tr/tr/files/folder/etik-yonetmeligi-x389.pdf
*Bu yazı Psikoloji Ağı ekibinden Ezgi Büşra Akgöz tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.
hamdi özgün
hocam sizler teknik açıdan konuyu analiz etmişsiniz…eyvallah…ben sıradan,basit,sade bir vatandaş olarak şunu söyleyebilirim;bir iki bölüm seyrettiğimde şunu farkettim…dizideki karakterler ne konuşuyor ne de konuşulanı anlıyor…ne de dinliyor…konuştuğunu,dinlediğini,anladığını zannediyor…iletişim ancak bu kadar iletişimsiz olabilir…eğer gerçekten ülkemiz insanı bu haldeyse…vay halimize.