Apolitikleşmenin Psikolojik Nedenleri

Apolitikleşmenin yalnızca siyasi ve ekonomik nedenlerle değil, aynı zamanda psikolojik faktörlerle de şekillendiği görülmektedir.

Son dönemde ülkemizde yaşanan olaylar ile birlikte toplumdaki apolitikleşme eğilimini subjektif değerlendirmelerle de olsa görme fırsatı bulduk. Türkiye’de bireylerin siyasetten uzaklaşmasının psikolojik nedenleri, toplumun siyasi atmosferiyle bireysel zihinsel süreçler arasındaki etkileşime dayanmaktadır. Bu bağlamda, siyaset, siyasi figürler ve siyasi kararlar ile psikoloji arasındaki bağlantıyı anlamak için çeşitli psikolojik kavramları ele almak gerekecektir.

1. Öğrenilmiş Çaresizlik ve Umutsuzluk (Bir Şey Değiştiremem Düşüncesi)

Siyasete duyulan ilginin azalmasının temel nedenlerinden biri öğrenilmiş çaresizliktir. Martin Seligman’ın (1975) geliştirdiği bu kavram, bireylerin tekrar eden olumsuz deneyimler sonucunda çaba göstermeyi bırakması olarak tanımlanır. Öğrenilmiş çaresizlik kavramı, bireyin sürekli olarak olumsuz deneyimlere maruz kaldığında durumu değiştirme gücü olmadığına inanmasıyla ilgilidir. Sürekli değişen ekonomik yapı ve ortaya çıkan krizler, siyasi belirsizlikler, adaletsizlik algısı ve toplumsal hareketlerin baskılanması gibi faktörler, bireylerde umutsuzluk ve kontrol kaybı hissine yol açabilir.

  • “Ne yaparsak yapalım bir şey değişmeyecek.”
  • “Oy versem bile sonucu etkileyemem.”
  • “Siyasete karışmak sadece stres yaratıyor, uzak durmak daha iyi.”

Bu tür inançlar, bireyin siyasetten tamamen uzaklaşmasına neden olabilir. Seligman’ın araştırmaları, tekrar eden başarısızlık hissinin bireylerde pasiflik ve umutsuzluk geliştirdiğini göstermektedir (Seligman, 1975).

  • İnsanlar, seslerinin duyulmadığını veya oylarının bir şeyleri değiştirmediğini düşündükçe siyasete ilgilerini kaybedebilirler.
  • Bu durum, depresyon ve motivasyon eksikliği ile bağlantılı olabilir.

📌 Kaynak: Seligman, M. E. P. (1975). Helplessness: On Depression, Development, and Death. W. H. Freeman.


2. Politik Stres ve Psikolojik Tükenmişlik

Siyaset, özellikle kutuplaşmış ve belirsizliklerin yoğun olduğu toplumlarda, bireyler için sürekli bir stres kaynağı haline gelebilir. Medya, sosyal çevre ve gündelik hayatın içindeki siyasi söylemler, bireylerin zihinsel ve duygusal yükünü artırabilir. Tüm bunlarla birlikte sosyal medya aracılığıyla maruz kalınan siyasi içerikli paylaşımlar da stres ve tükenmişlik hissini artırabilir.

Siyasi Stresin Kaynakları

Bireylerin siyasetten uzaklaşmasına neden olan temel psikolojik faktörlerden bazıları şunlardır:

  • Kronik stres: Sürekli olarak olumsuz siyasi haberler, krizler ve ekonomik belirsizlikler, kortizol seviyelerini yükselterek bireyin zihinsel ve duygusal dayanıklılığını azaltabilir.
  • Duygusal tükenme: Özellikle yoğun kutuplaşmış toplumlarda bireyler, kendilerini sürekli olarak “taraf seçme” baskısı altında hissedebilir ve bu da tükenmişlik hissine neden olabilir.
  • Karar yorgunluğu: Her gün birçok politik ve sosyal mesele hakkında karar vermeye zorlanan bireyler, aşırı bilişsel yük nedeniyle siyasete ilgisini kaybedebilir.
  • Kontrol hissinin kaybı: Özellikle otoriter yönetimlerin veya sistemsel bozuklukların olduğu toplumlarda bireyler, “Benim hiçbir etkim yok” düşüncesine kapılarak siyasete olan ilgisini kaybedebilir (öğrenilmiş çaresizlik).

Bilişsel Yüklenme ve Politik Duyarsızlaşma

Sapolsky (2004), stresin bilişsel işlevler üzerindeki etkisini incelerken, kronik stresin beyin üzerindeki uzun vadeli etkilerinin bireyleri politik meselelerden uzaklaştırabileceğini göstermektedir. Politik stresin yoğun olduğu ortamlarda bireyler:

  • Hafıza ve dikkat sorunları yaşayabilir.
  • Haberlerden ve siyasi tartışmalardan kaçınma eğilimine girebilir.
  • Bilişsel uyumsuzluk nedeniyle inançlarını değiştirmek yerine siyasete ilgisini kaybedebilir.

Örneğin, siyasi atmosferin sürekli olarak olumsuz gelişmelerle dolu olması, bireyin zihinsel ve duygusal olarak koruma mekanizmalarını devreye sokmasına yol açar. Bu durum, bireyleri siyasetten uzaklaşmaya teşvik eder.

📌 Kaynak: Sapolsky, R. M. (2004). Why Zebras Don’t Get Ulcers. Holt Paperbacks.


3. Bilişsel Uyumsuzluk: Siyasi Gerçekler ve Kişisel İnançlar Arasındaki Çatışma

Leon Festinger’in (1957) Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi, bireylerin mevcut inançları ile çelişen yeni bilgileri işleme konusunda zorlandığını öne sürer. Bu teoriyi pek çok farklı perspektiften desteklemek de mümkündür. Bireylerin, politik ve siyasi süreçlerde mevcut inançları ile çelişen pek çok yeni bilgi edindiği ve hatta bu bilginin gerçekliğiyle ilgili duyulan şüpheler de göz önünde bulundurulduğunda;

  • Bireyler, destekledikleri politik figürlerin veya partilerin olumsuz yönlerini görmekten kaçınabilir.
  • Kendi değerleriyle çelişen siyasi gerçeklerle yüzleşmektense apolitik kalmayı tercih edebilirler.
  • Alternatif bakış açılarını değerlendirmek yerine, yalnızca kendi görüşlerini destekleyen haber kaynaklarını takip edebilirler.

Bu durum, politik katılımı azaltan önemli bir faktördür. Özellikle sosyal medya algoritmaları, bireyleri yalnızca kendi inançlarını destekleyen içeriklerle karşılaştırarak, farklı görüşlere maruz kalmalarını engelleyebilir (Sunstein, 2001).

📌 Kaynak: Festinger, L. (1957). A Theory of Cognitive Dissonance. Stanford University Press.


4. Kutuplaşma, Kimlik Tehdidi ve Korku Kültürü

Bob Altemeyer (1996), otoriter rejimlerin bireyler üzerinde korku temelli psikolojik etkiler yarattığını belirtmektedir. Baskıcı sistemlerde yaşayan bireyler, siyasete katılmaktan kaçınma eğilimi gösterebilir çünkü:

  • Görüş bildirme korkusu: Baskıcı yönetimler altında insanlar, siyasi fikirlerini açıkça ifade etmekten kaçınabilir.
  • Sosyal izolasyon korkusu: Farklı bir politik görüşte olmak, bireyin ailesi veya arkadaş çevresi tarafından dışlanmasına neden olabilir.
  • Cezalandırılma kaygısı: Politik aktivizm veya muhalefet, bireylerin işlerini veya sosyal statülerini riske atmasına yol açabilir.

Altemeyer’e göre bu faktörler, bireylerin siyasetten uzaklaşmasını hızlandıran temel psikolojik dinamiklerdir.

📌 Kaynak: Altemeyer, B. (1996). The Authoritarian Specter. Harvard University Press.


5. Bilgi Kirliliği ve Karar Yorgunluğu

Günümüzün medya ortamında bireyler sürekli çelişkili bilgilere maruz kalmaktadır.

  • Karar yorgunluğu (decision fatigue), insanların sürekli siyasi olaylarla ilgilenmeye çalışırken zihinsel kaynaklarını tüketmesine ve sonunda tamamen ilgisiz hale gelmesine neden olabilir.
  • Bilişsel yük teorisi (Sweller, 1988), çok fazla bilgiye maruz kalmanın bireylerin bilgi işleme kapasitesini aşırı yükleyerek siyasetten uzaklaşmasına yol açabileceğini gösterir.

📌 Kaynak: Sweller, J. (1988). Cognitive Load During Problem Solving: Effects on Learning. Cognitive Science.


6. Duygusal Uyuşma (Emotional Numbing)

Travmatik olaylara sürekli maruz kalan bireylerde duygusal uyuşma gelişebilir.

  • Kişi, sürekli olumsuz haberler gördüğünde duygusal tepki göstermeyi bırakabilir. Kendini koruma mekanizması olarak ise siyasetten uzaklaşabilir.
  • Bu durum, psikolojik kopukluk (dissociation) ile ilişkilidir.

📌 Kaynak: van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.


Sonuç: Psikolojik Apolitikleşme

Apolitikleşmenin yalnızca siyasi ve ekonomik nedenlerle değil, aynı zamanda psikolojik faktörlerle de şekillendiği görülmektedir. Bu sürecin önüne geçebilmek için:

  • Psikolojik dayanıklılığı artıran programlar düzenlenerek bireylerin stresle başa çıkması sağlanabilir.
  • Medya okuryazarlığı eğitimleri ile dezenformasyona karşı bilinçlendirme çalışmaları yapılabilir.
  • Toplum temelli gönüllülük projeleri ile bireylerin psikolojik iyi oluşları desteklenebilir.

Bireylerin siyasetten tamamen uzaklaşmasını engellemek için, psikolojik dayanıklılığı artırmaya yönelik adımlar atmak kritik öneme sahiptir.

*Bu içeriğin oluşturulmasında OpenAI tarafından geliştirilmiş olan ChatGPT yapay zeka aracından yararlanılmıştır.

Ek Okumalar

Sağ mı Sol mu? Politikaya Psikolojik Yaklaşım

Bir Domuzun Sosyal Psikolojisi: Napoleon

KAYNAKÇA

Kabat-Zinn, J. (2003). Mindfulness-based stress reduction (MBSR) in societal context. Clinical Psychology: Science and Practice, 10(2), 144-156. https://doi.org/10.1093/clipsy/bpg016

Lewandowsky, S., Ecker, U. K. H., & Cook, J. (2017). Beyond misinformation: Understanding and coping with the “post-truth” era. Journal of Applied Research in Memory and Cognition, 6(4), 353-369. https://doi.org/10.1016/j.jarmac.2017.07.008

Masten, A. S. (2001). Ordinary magic: Resilience processes in development. American Psychologist, 56(3), 227-238. https://doi.org/10.1037/0003-066X.56.3.227

Sapolsky, R. M. (2004). Why zebras don’t get ulcers. Holt Paperbacks.

Seligman, M. E. P. (1975). Helplessness: On depression, development, and death. W. H. Freeman.

Sweller, J. (1988). Cognitive load during problem solving: Effects on learning. Cognitive Science, 12(2), 257-285. https://doi.org/10.1207/s15516709cog1202_4

OpenAI. (2025). ChatGPT (GPT-4) tarafından sağlanan içerik. https://chat.openai.com

*Bu yazı Psikoloji Ağı editörleri tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlenmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir