“Ağlıyorum ama nedenini bilmiyorum.”
“Sinirleniyorum, aslında kırılmış hissediyorum.”
“Gülüp geçiyorum ama içim acıyor.”
Bu cümleler, Duygu Odaklı Terapi (DOT) sürecinde terapistlerin sıkça karşılaştığı ifadelerdir. Çünkü duygular, her zaman kolayca tanımlanamaz. Bazen farklı düşüncelerle maskelenir, bazen ise duyguyu tanımlayacak tek bir kelime bile bulunamaz. DOT, tam da bu noktada devreye girer. Duyguları tanımak ve anlamlandırmak için…
Greenberg’e göre duygular, sadece hissedilen şeyler değil aynı zamanda yaşamımızdaki önemli olayların sinyalleridir (Çelik ve Aydoğdu, 2018). Kızgınlık, öfkenin yanında anlaşılamamanın, değersizlik hissinin ya da reddedilmenin maskelenmiş hâli olabilir. DOT, bu maskeleri kaldırmaya çalışır.
“Ben böyle hissettiğimi bilmiyordum,” cümlesi de aslında farkındalığın başlangıcıdır.
DOT sürecinde terapist, danışana sadece ne hissettiğini değil, bu hissin neye işaret ettiğini ve ne anlatmaya çalıştığını da gösterir. Çünkü duygularımız, düşüncelerimizden daha hızlıdır. Amigdala, tehlikeyi düşündüğümüzden çok daha önce algılar ve tepki verir (Çelik ve Aydoğdu, 2018). Bu da duyguların ne kadar “otomatik” ve “fizyolojik” olduğunu gösteren bir ibaredir.
Neden Bu Kadar Zor?
Duygular, doğuştan gelen evrensel bir dil taşır. Korku, öfke, utanç, üzüntü, tiksinti ve coşku gibi temel duygular, tüm insanlarda biyolojik olarak mevcuttur. Ancak birçok birey, bu duygularla sağlıklı bir ilişki geliştirme fırsatını erken yaşlarda kaybeder. Neden mi? Çünkü çocukluktan itibaren şu tür mesajlarla büyürüz:
“Ağlama!
Kızmak ayıptır…
Bu kadarcık şey için utanılır mı?
Gülme, nazar değer…”
Bu söylemler, duygunun varlığını inkâr etmeye ya da bastırmaya zorlar. Sonuç olarak da kişi, sadece duygularıyla yabancılaşmayla sınırlı kalmaz; zaman içerisinde kendi içsel rehberini de kaybeder. Bu durum, duyguların düşman gibi algılandığı bir iç dünya yaratır.
“Ben böyle hissettiğimi bilmiyordum,” cümlesi de bu sebeple yalnızca bir farkındalık anı değildir. Aynı zamanda şu anlamları da taşır:
“Bu duygunun adını ilk kez koyuyorum.”
“Beni yıllardır yönlendiren ama anlamlandıramadığım şeyin ne olduğunu şimdi anlıyorum.”
“İçimde bastırılmış bir sesi sonunda duyuyorum.”
Duyguyu tanımak ve tanımlamak; o duygunun kaotik ve baş edilmez doğasından sıyrılarak anlamlı ve düzenlenebilir bir forma dönüşmesini sağlar (Aslan, 2020). Bu, terapi sürecinde duygu regülasyonunun ilk basamağıdır. Çünkü bir duygunun adını koymak, onu dönüştürmenin ön koşuludur.
İşte bu nedenle DOT, danışanın kendine şu soruyu sormasına yardım eder:
“Gerçekte ne hissediyorum? Bu duygu bana ne anlatıyor?”
Bu sorunun cevabı ise iyileşmenin anahtarı olabilir.
Ek Okumalar
Duygular Müttefikimiz Olabilir: Duygu Odaklı Terapi (DOT)
KAYNAKÇA
Çelik, H., & Aydoğdu, B. N. (2018). Duygu odaklı terapi: Psikoterapide yeni bir yaklaşım. E-Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 5(2), 50–68. https://doi.org/10.30900/kafkasegt.439247
Gavas Aslan, A. (2020). Duygu odaklı terapi: Duyguların dili ve sinematerapi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 3(5), 1–16.
*Bu yazı Psikoloji Ağı editörlerinden Berkant Cödel tarafından Psikoloji Ağı Yayın İlkelerine göre düzenlemiştir.

