12 Kızgın Adam yayınlandığı tarihten beri çok konuşulan, beğenilen filmlerden biridir. Filmi bir de sosyal psikoloji merceği ile inceleyelim. Filmin içinde uyum ve ikna var mı? Bir kişi neden geri kalan on bir kişinin tersi oy kullandı? Jüri üyeleri neden erkek? Jürinin karar alma süreci nasıl? Bu sorulara ve daha fazlasına gelin birlikte cevap verelim.
Film, kasten adam öldürmeyle suçlanan 18 yaşındaki birinin davasındaki jürinin karar alma sürecini anlatıyor. Davada, babasını bıçaklayarak öldürmekle suçlanan bir çocuk ve olaya tanıklık eden iki kişinin ifadesi bulunmaktadır. Birbirini tanımayan 12 jüri üyesinin kararıyla dava sonuçlanacaktır. Jürinin kararı sonucunda çocuk suçlu bulunursa elektrikli sandalye ile idam edilecektir. Dikkat! Yazının bundan sonrası spoiler içermektedir ve yazının daha iyi anlaşılması için öncelikle filmi izlemenizi öneririm.
12 jüri üyesi yılın en sıcak gününde, çalışmayan bir vantilatörün bulunduğu kilitli bir odada davanın sonucuna karar vereceklerdir. Armstong ve Berg’e göre (2007) kapının kilitli oluşu jürinin karar verme sürecinde, jüriye “izole edildiğini anımsatmak” için kullanılmıştır. Jüri henüz karar aşamasına dahi geçmeden çocuğun babasını neden öldürdüğü tartışılmaktadır; bu durum bize jürinin çocuğu suçlu olarak düşündüğünü gösterir. Odadaki vantilatör aslında lambayla bağlantılıdır, 12 jüri üyesi arızalı olduğunu düşündüğü için bunaltıcı ortamda kalırlar. Bu düşünceleri jüri üyelerinin olaya tek, sabit bir pencereden baktığını gösteriyor olabilir. Filmde oy eşitliği sağlandığında; yağmur başlar, lamba ve vantilatör açılır, oda ferahlar. Bu ferahlama ise dengenin sağlandığını simgeliyor olabilir.
Filmde herhangi bir kadının konuştuğunu göremezsiniz hatta filmde yer alan kadın oyuncular sadece mahkeme bekleme salonundan geçen figüranlardır. Tabii ki film Bechdel Testi’ni geçememiştir. Peki ama jüriler içerisinde neden kadın yoktur? Amerikan jüri sisteminde başlangıçta kadınlar yer almıyordu. Bu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir göstergesidir. 20. yüzyılda kadın hareketleriyle bu durumun önüne geçilmiştir. Filmin 1957 yapımı olduğu düşünüldüğünde, o tarihlerde Amerika’nın birçok yerinde jüri sisteminde kadınlar da yer almaktaydı. Bu nedenle filmdeki jüride neden sadece erkeklerin yer aldığı kafalarda bir soru işareti olmuştur. Salerno ve Peter-Hagene’in yaptığı araştırma (2015) bireylerin kararlarına olan güvenleri öfkeyi gösteren kişinin cinsiyetine göre değiştiğini göstermiştir. Erkek öfke gösterdiğinde katılımcıların kendi kararlarına olan güveni azalırken, öfke gösteren kadın olduğunda güven artmıştır. Bundan yola çıkarsak filmde öfkeli savunma yapan bir kadın jüri, sürecin değişmesini gerektirebilir.
Bir numaralı jüri aynı zamanda karar sürecini yönetecek kişidir. Karar sürecinin başında karar alma yollarını diğer jürilere açıklamış ve oylama yapmayı teklif etmiştir. Karar alınabilmesi için oylamada bütün jürilerin aynı görüşte olması gerekmektedir. Oylamada 11 kişi çocuğu suçlu bulmuştur, 8 numaralı jüri çocuğun suçlu olduğundan emin değildir. Dava hakimi jüriye en ufak şüphesi olan varsa suçsuz oyu kullanması gerektiğini söylemiştir ama 11 jüri üyesi kesin olarak çocuğu suçlu bulmuştur.
11 kişiye karşılık suçsuz oyu kullanan jüri açıklamalara ve baskıya rağmen neden gruba uyum sağlamamıştır? 8 numaralı jürinin uyum göstermemesinde doğruyu bilme isteği yatmaktadır. Savunma avukatının yeterli savunma yapmadığını düşünen 8 numaralı jüri üyesi, daha önce çocuğun yaşadığı yere girmiş ve yakındaki dükkanlarda bıçağın satıldığını öğrenmiştir, bıçağı herhangi birinin kolaylıkla edinmiş olabileceğine karar vermiştir. Yapılan bir araştırma, bireyin konu hakkında bilgisi arttıkça daha az uyma davranışı sergilediğini göstermiştir (akt. Taylor, Peplau ve Sears, 2015). Diğer jüriler sadece duruşmalarda edindikleri bilgilere sahip olmalarına karşın 8 numaralı jürinin dava hakkında daha fazla bilgisi bulunmaktadır, bu durum uyma davranışı sergilememesinin nedeni olabilir. Jüriler suçlu oyu vermelerini ise şöyle açıklamaktadır: Görgü tanıkları, suçsuz olduğuna dair ispat bulunmaması, geçmişi -daha önce ıslah evine girmiş olması- ve çocuğun yaşadığı kenar mahallenin yaşantıya etkisi. Jürilerin birinde çocuğun kenar mahallede yetişmiş olması ve oradaki herkesin suçlu olduğuna dair kalıp yargısı bulunmaktadır.
Açıklamalar sonucunda suçlu oyu kullanan kişiler arasında ikinci oylama kararı alınmıştır, oylama gizli olacaktır ve yine 11 suçlu oyu çıkarsa, 8. jüri oyunu değiştirecektir. Mascovici’e göre (1976) grup tek bir bireyi hızla reddedebilirken bireyin yanında bir kişi daha olduğunda grup reddetme davranışı göstermeyecektir, ikinci suçsuz oyu bu durumu sağlamıştır. İlk oylamada suçlu oyu veren bir jüri oyunu değiştirmiştir, oylama gizli olmasına rağmen 3 numaralı jüri bu kişinin kenar mahallede doğan jüri olduğunu düşünerek onu “kalleş” olarak nitelendirmiştir. Kenar mahalleye karşı olumsuz kalıp yargıları olan jüri üyeleri kenar mahallede doğan jüri üyesini iç gruba tehdit olarak algılanmış olabilir. Aslında oyunu değiştiren kişi suçsuz oyu kullanan jürinin -8 numaralı jüri- yanında oturan 9. numaralı jüridir. Kendisi çocuğun suçsuzluğu konusunda ikna olmamış ama 8. jürinin onlara karşı duruşu ve öz güveninden etkilenmiştir. Bu durum akıllara iknada fiziksel yakınlığın önemi var mı sorusunu getirirken aynı zamanda ikna üzerinde kaynağın özelliklerinin etkisini de gösteriyor. Ara verildiğinde suçlu oyu kullanan jürilerden bazıları 8 numaralı jüriyle bireysel iletişime geçerek kararının yanlış olduğunu söylemiş ve onu ikna etmeye çabalamışlardır. Bu jüriler ikna sürecinde bireysel iletişimin grup içerisindeki iletişimden daha etkili olabileceğini düşünmüş olabilirler.
8 numaralı jüri kesin doğru gözüyle bakılan görgü tanıklarının güvenirliğini sorgulamıştır. Alt komşunun yaşlı olduğu ve olay sırasında hızla kapıya gitmesinin güç olduğunu söylemiş, süre ve mesafe ilişkisini deneyerek bunu diğer jürilere göstermiştir. 8. jürinin mesafeyi ne kadar sürede tamamlayacağı denemesine tüm jüriler ilgi göstermiş ve suçlu oyları hakkında düşünmelerine yol açmıştır. Sözel ifadenin görsel olarak da desteklenmesi mesajın doğruluğunu güçlendirerek ikna üzerinde etki etmiştir. Başlangıçta gruba uymayan tek kişiyken mesaj güvenirliği ve birey sayısındaki artışın etkisiyle suçsuz oyu altıya çıkmıştır. Suçsuz oyu kullanan 8.jüri artık grup içerisinde azınlık değildir, beraberlik vardır. Beraberlik sağlandıktan sonra çalışmadığını düşündükleri klima çalışmaya başlamıştır, Klimanın çalışması, haksızlığın giderildiğini ve düzenin sağlandığını simgeliyor olabilir.
8. jüri kesin olarak görülen fikirlerin doğruluğunu sorgulayarak hareket etmiştir. “Seni öldüreceğim” sözünün bir tehdit değil, durumsal söylenen cümle olabileceğini ispatlamak için 3. jüriyi kışkırtmıştır ve istediği sonuca ulaşmıştır. Davalı ifadesinde sinemaya gittiğini söylemesine rağmen izlediği filmi hatırlamamasından jüri, davalının yalan söylediğini düşünmüştür. 8. numaralı jüri, başka bir jüriye önceki gecelerde izlediği filmleri sorarak bu durumun olabileceğini göstermiştir. Gelişmeler sonucunda suçsuz oyu dokuza yükselmiştir ve çoğunluk haline gelmiştir. Bu durumdan rahatsız olan ve kenar mahalleye karşı olumsuz kalıp yargıları olan 10 numaralı jüri çocuğun görünüşünden dolayı onun gibi insanların hep suçlu olduğunu ve dürüst olmadığını söylemiştir. Davalının sadece bir gruba ait olduğu için suçlu olduğunu düşünmesine diğer jüri üyeleri masadan kalkarak ve arkalarını dönerek tepki göstermiştir. 10 numaralı jüri hata yaptığının farkına varıp ana masadan kalkarak kenardaki küçük masaya oturduğunda diğer jüriler karar sürecine devam etmiştir. 10 numaralı jürinin masa değiştirmesi ve diğer jürilerin davranışları, 10 numaralı jürinin iç gruptan çıkarıldığının göstergesi olabilir.
İkinci tanığın ifadesi, mahkemede gözlük detayının atlandığına dikkat çekmiştir ve gözlük kullanan bir jürinin kendi deneyimini aktarmasıyla ifadenin doğru olamayacağını göstermiştir. Bunun sonucunda suçsuz oyları on bire yükselmiştir. Oyları soran ve sayan kişi 8 numaralı jüridir, yönetici konumuna geçmiştir.
Tek suçlu oyu veren kişi tüm süreç boyunca geçmişinde yaşadığı olayın etkisiyle çocuğun suçlu olduğunu savunan 3 numaralı jüriydi. Üç numaralı jüri oğluyla yaşadığı olayda oğlunu suçladığı ve davayı aralarındaki olaya benzettiği için çocuğun suçlu olduğunu düşünmektedir. Son kez saldırgan bir davranış içinde suçsuz olduğunu bilmesine rağmen duygusal nedenlerden dolayı çocuğun suçlu olduğunu savunmuştur ve bilişsel çelişkiye dayanamayarak sonunda suçsuz oyu vermiştir.
Yönetici -1 numaralı jüri- olan atanmış lider sürecin başlangıcında grubu idare edebilmiş, fikir özgürlüğü sağlamış ve süreç boyunca kendi görüşünü dayatmamıştır. Suçsuz oyu sonucunda oluşan karmaşada yönetici gücünü kaybetmeye başlamıştır ve suçsuz oyu kullananlar çoğunluk olduktan sonra yönetici konumunu olağan bir şekilde 8 numara üstlenmiştir. Karmaşayı çözümlemesi, başta savunduğu düşünceleri ispatlayarak başarı elde etmesi ve grup üyeleriyle daha çok iletişim kurması sonucunda 8 numaralı jüri grubun lideri haline gelmiştir.
İki jüri üyesi -3 ve 10 numara- haricinde diğer jürilerin, Petty ve Cacioppo’nun (1986) ayrıntılı işleme modelini kullandığını söylenebilir. Bu model bireyin karar vermesini, akıl yürütme ve güdülenmeyle gerçekleştirdiğini öne sürer. Jürinin genel olarak yüksek güdü ve bilişsel kapasiteye sahip oldukları için merkezi işlem yaptığını söyleyebiliriz. 12 numaralı jürinin ilgisizliğinden, kendi iş ve düşüncelerini anlatmasından yola çıkarak yüzeysel işlem yaptığı söylenebilir. Chaiken’in (1980) geliştirdiği sezgisel-sistematik işleme modeline göre 10 numaralı jüri sezgisel (höristik) işlem kullanmaktadır. Larson’un Persuasion: Reception and Responsibility (1996) kitabında sezgisel işlemi, hızlı karar vermeye etki edebilecek geçmişten getirilen bilgiler olarak değerlendirir (akt. Demirtaş Madran, 2012). 10 numaralı jürinin kenar mahallede doğan bireylere karşı kalıp yargısı dolayısıyla suçlu oyu kullanmasını bu modelle açıklayabiliriz.
Davada kesin kanıtlar, iki tanık ifadesinden oluşan ve 11 kişinin suçlu olarak karar verdiği durum karar süreci sonunda 12 suçsuz oya dönüşmüş ve tüm kesinlikler çürütülmüştür. Tek bir kişinin karşı çıkışıyla yaşanılan bu değişim, Mascovici’in (1976) “azınlık etkisi” olarak tanımladığı azınlıkların da çoğunluğu etkileyebileceğinin göstergesidir. Film çocuğun cinayeti gerçekten işleyip işlemediğini göstermez. Jüriler verdikleri karar sonucunda belki masum bir çocuğun hayatını kurtarmıştır belki de bir suçlunun cezalandırılmadan topluma geri dönmesine neden olmuşlardır.
Ek Okumalar:
Tutum, Tutum Değişimi ve İkna – H. Andaç DEMİRTAŞ-MADRAN
İknanın Psikolojisi- Robert B. CIALDINI
Kaynakça
- Armstrong, S. A., & Berg, R. C. (2005). Demonstrating group process using 12 Angry Men. The Journal for Specialists in Group Work, 30, 135–144.
- Chaiken, S. (1980). Heuristic versus systematic ınformation processing and the use of source versus message cues in persuasion. Journal of Personality and Social Psychology, 39 (November), 752-766.
- Demirtaş-Madran, H. A. (2012). Tutum, tutum değişimi ve ikna. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
- Moscovici, S. & Lage, E. (1976). Studies in social influence III: Majority versus minority influence in a group. European Journal of Social Psychology, 6, 149-114.
- Petty, R. E. & Cacioppo, J. T. (1986). The Elaboration Likelihood Model of Persuasion. In L. Berkowitz (Ed.), Advances in experimental social psychology (Vol. 19, pp. 123-205). New York: Academic Press.
- Salerno, J.M. & Peter-Hagene, L.C. (2015). One angry woman: Anger expression increases influence for men, but decreases influence for women, during group deliberation. Law and Human Behavior, 39, 581–592.
- Taylor, S. E., Peplau, L. A. & Sears, D. O. (2010). Sosyal psikoloji (4.Baskı). (A. Dönmez, Çev.), İstanbul: İmge Kitabevi Yayınları.
Ömer Faruk Yiğit
İsabetli sosyolojik ve psikolojik analizler yazmışsınız. Tebrikler. Emeğinize sağlık.